Çocuklarımızla Nasıl Sağlıklı İletişim Kurabiliriz?

Çocuklarla Nasıl Konuşmalıyız veya Konuşmamalıyız? -1

Çocuklarımızla kuracağımız sağlıklı iletişim, birçok problemin önüne geçecektir. Çocuk doğduktan sonra kurulan iletişim güvenli bağlanmayı gerçekleştirecektir. Annenin çocuğun bakımını yapması, onunla oynaması, tensel temasın sağlanması çocuğun anne ile iletişimini sağlayacaktır. Erken çocukluk döneminden başlayarak, anne-babanın çocuk yetiştirme modeline göre çocukla kurduğu iletişimler, çocuğun geleceğini etkileyecektir. Bu sebeple ebeveynlerin günümüzde çocuk eğitimini ve terbiyesini daha çok önemsenmesi ve konu ile alakalı doğru bilgiler edinmesi gerekiyor.

Yapılan araştırmalar çocuk eğitimi ve terbiyesinin, çocuğun anne rahmine düşmesi ile başladığını haber veriyor. Eşler bu konunun bilincinde olarak davranışlarını ona göre şekillendirmeyi ihmal etmemeliler. Yapılan araştırmalar hamilelik sürecini güzel geçiren hanımların çocuklarının ruhen ve bedenen daha sağlıklı olduğunu ortaya koymaktadır.

Hamilelik sürecinde annenin durumu ve ruh hali ne kadar önemli ise babanın ruh hali, ailesine karşı davranışları ve tutumu bir o kadar önemlidir. Bu sebeple anne adayına karşı bu dönemde beylerin daha iyimser, daha sevgili ve ilgili olmaları gerekmektedir.

Çocuğun doğumu ile beraber anne babayı bir telâşe sarar. Eğer çocuk eğitimi ve terbiyesi konusunda eşlerin daha önce herhangi bir birikimleri yoksa durum biraz kritik demektir. Bu durumda anne baba yavrularını bilinçli bir şekilde yönlendiremez ve sıkıntılarına doğru çözümü sunamayabilirler. Bu sebeple çocuk terbiyesi konusunda doğru adım atmak isteyen ebeveynlerin öncelikle bilinçlenmesi hayati önem taşımaktadır.

Eski devirlerin birinde bilge bir devlet başkanı etrafındaki adamlara “Bir servetiniz olsa neler yapardınız?” diye fikirlerini sorar. Oradakiler hanlar, hamamlar yaparım, aşevleri yaptırırım, camiler, kütüphaneler yaptırırım, şeklinde fikirler öne sürerler. Bunları dinleyen o bilge insan “Bu dediklerinizin hepsi güzel yatırımlar fakat ben olsaydım o serveti insan yetiştirmeye kullanırdım. Çünkü iyi yetişmiş insan olduktan sonra bu dediklerinizin hepsi olur. İdeal insanlar olmadan ise, bunların hiçbiri istendiği gibi olmaz.” der. İyi bir insan evladı yetiştirmenin temel yollarından bir tanesi olan iletişim dili üzerinde durmaya çalışacağız.

İletişimi kısaca, iki birim arasında birbiriyle ilişkili mesaj alışverişi olarak tanımlayabiliriz. İletişimi yüzeysel kılan ve tek taraflı bir duruma getiren bazı tavırlar vardır. Özellikle çocuk ve gençlerle iletişim kurarken bu tavırları sergilemek karşımızdakinin kendini iletişime kapamasına neden olur.

İnsanlar arası iletişim; kişilerin birbirlerine bilinçli veya bilinçsiz olarak duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. Bu sürecin başarısı, bireyin yaşamındaki mutluluğun temelini oluşturur. Anne, baba ve çocuk ilişkisinde her iki tarafın da birbirlerinin duygu ve düşüncelerini paylaşarak kabul etmeleri ile birçok soruna çözüm bulunabilir. Çocuklarla etkili iletişim nasıl olmalıdır sorusunun cevabına bir sonraki dersimiz de devam edeceğiz.

 

Çocuklarla Nasıl Konuşmalıyız veya Konuşmamalıyız? -2

Geçen haftaki yazımızı bu haftada devam edelim. Çocuk eğitiminde, çocuklarla nasıl konuşmalı veya konuşmamalı kısmının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bazen ailelerimizin çocuklarıyla öyle konuşmalarına şahit oluyoruz ki, üzülmemek elde değil. Kural koymak, bir işi yaptırmak, kabul ettirmek, korkutmak, yaptığı yanlış işleri tekrar yapmamasını sağlamak için kullandığımız kalıp cümleler çocuğun dünyasını alt üst edebilmektedir. Bunların devamlı söylenmesi, suyun taşa işlemesi gibi çocuğun ruhuna işleyerek onu yaralayabilmektedir.

Çocuğu yaralayan konuşmalarımıza, küçük-büyük, beyaz, gri vs. diyerek söylediğimiz yalanları da eklemek mümkün. Kafamızı dinlemek, istediğimizi yaptırabilmek, ağlamalarını susturabilmek için söylediğimiz yalanlar veya yerine getirmeyi unuttuğumuz yalanlar ile bu davranışın normal olduğu mesajını vermiş oluyoruz. Çocukların anne babalarını rol model aldıklarını düşünürsek, dürüstlüklerine zarar verecek bir yaklaşım içinde olduğumuzu bilmek gerekiyor. Bunu hiçbir anne baba istemezken, nasıl başarıyoruz derseniz zannedersem düşünmeden konuşmamızdan ve geleceği tasavvur etmememizden kaynaklanıyor diyebiliriz. 

“Bu davranışın yüzünden 1 saat cezalısın. Sana bugün yemek yok.” Vb. sözler ile çocuğun her davranışını cezalandırmak ile netice alamayız. Ceza yetişkinler için bile çözüm olmazken, çocukların davranışlarını hemen düzeltmesini beklemek abesle iştigaldir. Çocuğun birey olduğun kabul ederek, yanlış davranışını ona güzelce anlatmak, onu sevdiğinizi ama bu şekilde hareket etmesinin sizi üzdüğünü anlatabilirsiniz. Çocuğu ihmal ederek, fiziki ve sözlü şiddet uygulayarak, mahrum bırakarak terbiye etmemiz mümkün değildir.

“Bundan sonra sana benim oğlum/kızım değilsin. Bundan sonra seni sevmeyeceğim.” Çocukları şartlı sevmemiz, onların

"Seni asla affetmeyeceğim." Çocuğunuz sizi kızdıracak, üzecek, canınızı acıtacak bir şey yaptığında bu ağzınızdan çıkacak bu ifade ile artık annem, babam beni sevmeyecek düşüncesine kapılabilir. Yaptığın bu şey zararlı veya tehlikeli olabilir.  Çok üzüldüm/çok canım yandı/çok kırıldım. Ancak bunu unutmanın ve devam etmenin bir yolunu bulabiliriz" diyebilirsiniz. Kızgın olduğunuzda eğer sakin hareket edemiyorsanız, problemi çözemiyorsanız sakinleşmeyi beklemelisiniz.

“Sen daha küçüksün, bunlar seni ilgilendirmez.” Bu tür ifadeleri genellikle işin içinden çıkamadığımızda kullanırız. Çocuk anne babasına, nasıl dünyaya geldiği, anne karnına nasıl girdiği veya Allah nerede tarzında sorulara cevap veremeyecek olunca bu ifadeler ile kaçarız. Bu soruların cevapsız kalması çocuğun daha çok merak etmesine ve merak/öğrenme duygusunun köreltilmesine sebebiyet verebilir.

"Beni hayal kırıklığına uğrattın. Senden bunu beklemezdim." Çocuk odaklı olmamız, çocuğumuzdan beklentilerimizin yüksek olması bizleri çok büyük hayal kırıklıklarına uğratabilir. Sınavlarda başarısız olabilir, seçmelerde elenebilir ya da çok daha basit görevleri yerine getirirken vasat işler çıkartabilirler. Böyle bir anda bütün herşeyi yıkacak derecede keskin bir şey söyleyerek çocuğun "anne babamın artık beni sevmiyor" duygusunu oluşturmamıza gerek yoktur.

"Bu gerçekten çok kötü, korkunç, felaket." Bu tür cümlelerin çocuğa devamlı söylenmesi veya ev ortamında aile fertlerinin kullanması çocuklarda korku ve endişeye mahal verecektir. Çocuğun bunları gerçek sanmasına, ilerleyen süreçlerde çocukların Obsesif Kompulsif rahatsızların oluşmasına sebebiyet verebilir.

“Seni bırakıp giderim. Ellerin annesi olurum.” Ebeveynlerin, çocuğu olumsuz bir davranışından caydırmak için yokluklarıyla da tehdit etmemeleri olumsuz sonuçlar yaratabiliyor. Bu şekilde konuşmak çocukta anksiyete bozukluğuna sebep oluyor. Ayrılık kaygısı yaşayan çocuk, ebeveyne bağımlı hale geliyor, kendi yatağında uyumak istemiyor, okula gitmemek için değişik fiziksel yakınmalara oluştuğu için dikkat etmek gerekiyor.

“Tembel, inatçı, sakar, şımarık, şişman, vb…” Büyüme evresinde çocuklara olumsuz sıfatlar kullanmamak gerekiyor. Bu şekilde yetiştirilen çocukların davranışları da aynı yöne doğru eğilim gösterebiliyor. Çünkü ebeveynler farkında olmasa da bu sıfatlar zamanla çocuğun kabul alanına giriyor ve çocukta bu özelliklerin gelişmesine neden olabiliyor.

Günlük olarak kullandığımız cümle kalıplarından bazıları çok masum gibi gözükse de, maalesef yara açabiliyor. Ergenlikte ve yetişkinlikte kaybedilen ruh sağlığının temelleri çocuklukta atıldığını unutmayalım.

 

Çocuklarla Nasıl Konuşmalıyız veya Konuşmamalıyız?

Ebeveynler olarak çocuklarımızı mükemmel yetiştirmek mümkün olmayabilir. Ancak asgari müşterekte çocuklarımızı yetiştirme tarzımıza, kullandığımız ifadelere dikkat etmek gerekiyor.  Çocuklarla kurduğumuz iletişimin içinde onları korkutan, gerçek olmayan, anlayamadığı, anlamlandıramadığı ifadelerin olmasının olumsuz etkileri söz konusudur. Bizlere küçük bir olaymış gibi gelen olaylar onlar için çok büyük gelebilmektedir. Belki herşeyi ölçerek, biçerek konuşmak mümkün değildir. Ancak çocuklarımızı yetiştirirken çok sık kullandığımız ifadelerin onların ruh dünyasına yapacağı etkileri de görmemezlikten gelmemeliyiz.

Sadece çocuklara kullandığımız olumsuz ifadeler değil, olumlu olduğunu düşündüğümüz abartılı ifadelerinde çocuklarda yansıması sıkıntılı olabilir. Çocuk dünyanın kendi etrafında döndüğü, her istediğinin olacağını, herkesin kendi emrine amade olacağını düşünmesi halinde kişilik bozukluğu yaşama ihtimali yüksektir. Ailelerimizin en çok kullandığı cümleleri birlikte inceleyelim.

“Seninle gurur duyuyorum, beni gururlandır” cümlesini çocuğun çok sık duyması bu cümlenin altında ezilmesine sebebiyet verebilir. Çocuk hata yapma payını azaltmak için hep mükemmel olmaya çalışır. Annesini-babasını memnun edebilmek için potansiyelinin üzerinde bir performans gösterebilir.

Ben öyle istiyorum, ben nasıl istersem öyle yapacaksın tarzı emir ve keyfiyet arzeden cümleler karşısında çocuk otorite karşısında sesini çıkaramaz, farklı bir şekilde yapma potansiyelini kaybeder.

“Tamam sen yapma, ben yaparım” diyerek, her şeyi onun adına yapmak, yapabileceği basit ödevleri, görevleri yapmasına fırsat vermemek çocuğun sorumsuz ve özgüvensiz yetişmesine sebebiyet verecektir.

“Prensesim sen çok güzelsin, prensim sen çok yakışıklısın” tarzı abartılı ifadeler çocuğa en önemli olan şeyin fiziksel görünüş olduğunu düşünmeye sebebiyet verebilir. Kendini dev aynasında görmeye başlayabilir, ufak tefek fiziksel kusurlarını devamlı dert edinebilir. İlerleyen süreçlerde egosu yüksek, kompleksli birisi olmasına sebebiyet verebilir. Çok muhteşemsin, senin gibisi yok tarzı abartılı ifadelerin kullanılması çocuğun kendisine aşırı hayranlık duymasına, narsist kişilik yapısının oluşmasına sebebiyet verirsiniz.

“Senin yaşındayken çok daha iyisini yapıyordum veya falancanın çocuğu senden daha iyisini yapıyor.” Çocukları devamlı kendimizle veya bir başkası ile kıyaslamak onları yaralamaktadır. Yetişkinler olarak ebeveynlerimizin, eşimizin, patronumuzun bizi kıyaslaması ne kadar yaralıyorsa, bizim onları kıyaslamamız da aynı şekilde onları yaralamaktadır.

“Hayır onu yapma, çok tehlikeli oraya gitme” tarzı sık kullanılan çocuğa her yaptığına müdahale eden ifadeler çocuğun özgürlük alanını kısıtlar,  çevresini keşfetmenin önüne geçer, yapabileceklerini yapamaz hale getirir. Devamlı kısıtlanan, devamlı yönlendirilen, devamlı korunan çocukların özgüven kaybı yüksek olur, kendi başlarına bir şey yapamaz hale gelir. Büyüdüklerinden de ebeveynlerinin etrafında olmasını, hep onların dediklerine göre hareket etmelerine sebebiyet verir.

“Evet elbette yapabilirsin, tabii ki senin istediğin olsun” cümlesini devamlı kullanıyorsanız, her istediğine müsamaha gösteriyorsanız, hayır demeyi çocuğunuza beceremiyorsanız çocuğunuza zarar veriyor olma ihtimaliniz yüksektir. Ebeveynleri tarafından her istediğinin olmasına alışan çocuk herkesten bu beklentiye girer. Ancak sosyal hayatta her istediğine evet diyenler olmayacaktır. Bu da onun mutsuz olmasına veya başkalarıyla çatışmaya girmesine sebebiyet verecektir.

Seni odaya kitlerim, burada bırakırım tarzı tehditvari kullanılan cümleler, ebeveynine olan güvenin sarsılmasına, çocuğun aşırı korkmasına, geceleri uykudan uyanmasına sebebiyet verebilir.

Kocaman oldun, korkacak bir şey yok diyerek onun korkularını hafife almak yerine onu anlamaya çalışmak daha değerli olacaktır. Gereksiz, basit korkuları ile alay etmek yerine, empati yaparak neden bu kadar etkilendiğini anlamamız daha doğru olacaktır. Gelecekte korktuğu ve yaşadığı olumsuz şeyleri size söyleyememesi durumlarında onarılmaz yaralar oluşabilir.

 “Tembel, korkak, inatçı, sakar, şımarık” gibi olumsuz sıfatları çocuklara kullanmamak gerekiyor. Çocuk zamanla bu ifadeleri benimser, kabullenir ve buna göre hareket etmeye başlar.

“Git başımdan, defol beni rahat bırak” gibi ifadeler çocuğa kendini değersiz hissettirebilir. Ne kadar yorgun ve yoğun olursak olalım çocuğa kendini değersiz hissettirecek ifadeler kullanmamalıyız. Çocuk ilgi, alaka, sevgi görmeyince kendi dünyasına çekilir. Pasif, çekingen veya hırçın bir çocuk olabilir.

“Beni üzmeye devam edersen hasta olurum” bu tarz ajitasyonları devamlı kullanarak, çocuğumuza istediğimizi yaptırabilir, onu esir alabiliriz. Çocuk annesini üzmemek için gerçekçi olmayan durumlara karşı kendi sorumlu hisseder. Olası bir hastalık ve ölüm durumunda, benim yüzümden oldu diye suçluluk hisseder, bu duygu ve düşüncelerin esiri olur.

Çocuklarla iletişim kurarken dikkat etmemiz gereken hususlara önümüzdeki haftalarda da değinmeye devam edeceğiz. Çocuklarımızla mutlu bir yuvamız olması temennisiyle, esen kalın.

 

Çocuklarla Nasıl Konuşmalıyız veya Konuşmamalıyız?-4

İletişimde, iki kişi arasında kurulan sözlü, simgesel veya yazılı mesaj alışverişi vardır. İletişimi yüzeysel kılan, negatifleştiren, tek taraflı bir durum haline getiren bazı tavırlar vardır. Özellikle çocuk ve gençlerle iletişim kurarken bu tavırları sergilemek karşımızdakinin kendini iletişime kapamasına neden olur.

İnsanlar arası iletişim; kişilerin birbirlerine bilinçli veya bilinçsiz olarak duygu ve düşüncelerini aktardıkları bir süreçtir. Bu sürecin başarısı, bireyin yaşamındaki mutluluğun temelini oluşturur. Anne, baba ve çocuk ilişkisinde her iki tarafın da birbirlerinin duygu ve düşüncelerini paylaşarak kabul etmeleri ile birçok soruna çözüm bulunabilir. Çocuklarla etkili iletişim nasıl olmalıdır, sorusunun cevabını vermeden önce etkisiz iletişim yollarının neler olduğuna bir göz atalım

Emir Vermek, Yönlendirmek

“Kes şunu!”, “Yapman gerekir…”, “Yapacaksın”, “Yapmak zorundasın”, "Hemen o yemeği bitir!", "Git odanı topla!", "Hayır öyle yapma böyle yap", “Hemen derslerini bitirmeni istiyorum” tarzı devamlı kullanılan ifadeler.

Uyarmak, Tehdit, Gözdağı Vermek

“Sus, yoksa!”  “Ya dediğimi yaparsın, yoksa…”, "Eğer evin içinde top oynamaya devam edersen, o topu keserim.", “Bunu bir daha yaparsan seni evden atarım.”, “Terliği yersin!” tehditlerini her seferde savurmak.

Ahlak Dersi Vermek, Öğüt Vermek, Herşeye Kulp Bulmak, Herşeye Öneri Getirmek

“Senden daha iyisi beklenir.”, "Bütün iyi çocuklar böyle yapar.", “Yapmamalıydın”, “Senin sorumluluğun”, “Şöyle yapmak gerekir.”, “Benim sana söylediklerimi yap”, “Ben olsam…”,  “Bence…”, “Sana şunu önereyim”, diye devamlı nasihatlere boğmak veya çocuğun yaptıklarını kabullenmek yerine farklı alternatifler sunmak.

Yargılamak, Eleştirmek, Suçlamak, Kıyaslamak, Aynı Düşüncede Olmamak

“Olgunca düşünmüyorsun…”, “Sen zaten tembelsin…”, ""Bebek gibi ağlama", "Kötü çocuklar gibi davranma", “Komşunun çocukları ne kadar iyi notlar alıyor, sen neden onlar gibi değilsin?” eleştirilerine, yargılarına, kıyaslamalarına maruz bırakmak.

Ad Takmak, Alay Etmek

“Koca bebek…”, “Hadi bakalım süpermen”, “Gerizekalı”, “Hadi sen de sulugöz!”, “Kıskanç bir çocuksun”, “Dersini ne kadar da çabuk bitiriverdin, sen bir dahi olmalısın.“, “Sen neden dünyayı yönetmiyorsun?” gibi kinayeli, alaycı ifadeler kullanmak.

Tanı Koymak Tahlil Etme, Teşhis Koyma

"Çaba göstermediğin için derslerin zayıf.", "Aslında sen öyle demek istemiyorsun.", “Senin derdin nedir biliyor musun?”, “Herhalde çok yorgunsun”, Bu mesajlarla çocuğa ben seni senden daha iyi tanırım mesajı verilir ve çocuk yanlış anlaşıldığını hissedebilir. 

Övmek, Aynı Düşüncede Olmak, Olumlu Değerlendirmeler Yapmak

“Çok güzel!...”, “Haklısın o öğretmen bir şey bilmiyor”, “Bence harika bir iş yapıyorsun…” Çocuğun bir sorunu olmadığı zamanlarda kullanıldığında yararlı olan cümle kalıpları, sorun olduğunda ve devamlı kullandığında zarar verebilir. Çocuğun beklenen, olumlu davranışlarını takdir etmek önemlidir. Fakat sürekli tekrarlanan ve moral verme amaçlı olan ""Sen akıllı çocuksun, yapabilirsin" gibi yücelten mesajlar, çocukların omuzuna aşırı yük bindirebilir, yapamadığı taktirde başarısızlık hissi uyandırabilir. Normal şartlarda olumlu olan cümleler, bu şekilde hareket edildiğinde olumsuz bir iletişimin kurulmuş olmasını sebebiyet verebilir.

Özcan Dalgıç

Aile Danışmanı / Çocuk ve Ergen Psikoterapisti