Oyun Psikoterapisi

Çocuklar yaş dönemlerine göre duygu ve düşüncelerini ifade edemez, ihtiyaçlarını tam olarak belirtemezler. Bazende yaşadıklarının farkında olmayabilir veya anlam veremeyebilirler. Yetişkinler duygu ve düşüncelerini ifade edebilirken, çocuklar ise bunu oyunla ortaya koyabilmektedir.  Oyun oynarken çocuk, duygu ve düşüncelerini ifade etme, yaşadıklarını aktarma, korkularını dile getirme, öfkelerini kusma ve kendilerini tatmin (doyum) etme yeridir. Oyun oynarken kullanılan oyuncaklar çocukların ağzından dökülen kelimeler gibidir. Oyun ortamı sadece problem çözümünde değil, oyun ortamında öğrenmeleri daha kolay gerçekleştirilir.

Oyun psikoterapisi; çocukların yaşamış olduğu problemlerin, oluşan davranış sorunlarının oyun psikoterapisi uzmanı olan kişilerce oyun ve oyuncakların kullanılması ile desteklenmesi, çocuğun benliğinde açılan yaraların iyileştirilmesidir. Çocuk danışmanlığı alanında oyun psikoterapisi özel bir yaklaşım türüdür. Bu psikoterapide, çocukların bilişsel ve sosyal yönlerinin gelişmesi, kendilerini ve duygularını rahat bir şekilde anlatabilmeleri ve yaşadıkları bir sorun var ise, o sorunun çözümü amaçlanır.

Oyun psikoterapisinde çocuğun içsel dünyasında yaşadığı (korku, öfke, kıskançlık, hayal kırıklığı vs.) yoğun duyguların, çatışmaların oyuncaklara ve oyuna aktarımı gerçekleşir. Çocuğun iç dünyasını rahatlıkla açabilmesi için kendisi için güvenli bir yerde olduğuna inanması gerekir.

Burada oyun psikoterapistinin en önemli işlevi; çocuğun koşulsuz, olduğu gibi kabul edilerek, büyümesi ve gelişmesi için gerekli ortamı sağlamaktır. Oyun terapisinde çocukla kurulan ilişkinin niteliği, iyileşmeyi sağlamada önemli bir etkendir. Oyun terapisi, çocukla terapist arasında kurulan aynı zamanda çocuğun oynayarak kendi iç dünyasını keşfettiği, bir ilişki süreci olarak yorumlanabilir.

Oyun Psikoterapisine Ne Zaman Başvurulur?

4-12 yaş arasındaki çocuklarda görülen pek çok farklı sorunda ‘Oyun PTerapisi’ uygulanmaktadır. Çocuklarda, depresyon, yas, anne baba kaybı, takıntılar, kaygı bozuklukları, travma, istismar ve taciz, boşanma, alt ıslatma, kaka kaçırma, kardeş kıskançlığı, duygusal problemler, uyum problemleri, okul problemleri, davranış problemleri, uyku, yeme problemleri, özgüven sorunları, sosyal beceri sorunları ve kronik hastalığı olan çocuklarda hastalığa uyum aşamasında oyun terapisinin etkili ve iyileştirici sonuçlarının olduğu yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur.

Oyun Psikoterapisi Günlük Oyundan Farklı Mıdır?

Oyunun ortaya çıkışı, belki de insanlık tarihi ile başlarken, oyunun terapi olarak kullanılması 1900’lü yıllardan itibaren başlamıştır. Çocuklar için oyun otomatik, eğlenceli, dış ödüllere bağlı olmayan gönüllülük esasına dayanan bir eylemdir. Oyun terapisi; oyun terapisti, oyun terapi odası ve oyun terapisine özgü oyuncaklar ile sağlanır. Çocuğun oyunu, her zaman aynıdır ancak oyun terapisinde, uzman terapistçe anlamlandırılır, iyileştirici özelliği vurgulanır ve ortaya çıkarılır. Çocuğun oyunda oluşturduğu sembolik anlatımlar oyun terapisti tarafından anlaşılır. Oyun terapisti, çocuğun kurduğu oyundan yola çıkarak çocuğun iç dünyasını ifade etmesine olanak sağlar. Çocukların günlük oynadıkları oyunlar, oyun terapi seansında oynadıkları oyundan içerik olarak farklı olmasalar bile işlevsel olarak farklıdır. Dolayısıyla oyun terapisi, günlük oynanan oyundan farklıdır.

Neden Oyun Psikoterapisi?

Yetişkinler nasıl psikoterapi sürecinde duygu ve düşüncelerini ifade edebilme imkânı buluyorsa, çocuklar için de duygu ve ihtiyaçların ifade edilmesi oyun aracılığıyla olmaktadır. Oyun psikoterapisi, çocukların bazı duygu ve deneyimleri yaşamasına fırsat sağlar. Bu süreçte terapist çocuğun iç dünyasını, yaşantılarını ve duygularını anlama imkanı bulur. Örneğin çocuk psikoterapiste karşı saldırgan davranışlar sergileyebilir, bir silahla onu öldürmek isteyebilir, oyun terapisi süreci çocuğa öncelikle birinci elden bu saldırgan duygularını yaşama ve boşalma şansı verir. Çocuk için bu duyguların kontrolünü sağlama, aynı zamanda uygun terapötik sınırların konmasıyla, kendini kontrol etme becerisi de geliştirmektedir.

Psikoterapist, çocuğun en iyi şekilde büyümesi ve gelişmesi için gerekli oyun materyallerini kullanır. Oyun boyunca kendisini tümüyle ifade edip, kişiliğini (duygu, düşünce, davranış, deneyim) keşfedebileceği güvenli bir ilişki ortamının ve çocuğun doğal iletişim çevresinin kurulmasını sağlar.

- Özellikle küçük çocuklarda gelişimsel olarak sözcük dağarcığı yeterli değildir.

- Doğaları gereği çocuklar hareketlidir. Bu nedenle 45 dakikalık bir seans süresi boyunca hareketsiz kalmakta zorlanırlar. Oyun terapi yaklaşımları çocukların hareket etme özgürlüklerini kısıtlamaz

- Çocuklar, onlar için eğlenceli olmayan etkinliklerden kolayca sıkılabilirler, eğlendikleri etkinlikleri ise sürdürmek isterler. Oyun terapisi çocukların eğlendiği etkinlikleri barındırır. Terapinin devamlılığı açısından da oyun pisokoterapisi çocuklar için uygundur.

Oyun PsikoTerapisi Çocuğa Neler Kazandırır?

Oyun terapisi çocukların;

  • Duygularını daha iyi tanımalarını ve anlamalarını,
  • İhtiyaçlarının karşılanması için, duygularını uygun yollarla ifade edebilmeyi,
  • Problem çözme becerilerinin gelişmesini,
  • Problemli davranışlarının azalmasını,
  • İçsel çatışmalarını çözmeleri,
  • Kendilerini ifade etmelerini ve seslerini duyurmaları,
  • Özgüvenlerinin artması,
  • Öz kontrollerinin gelişmesini,
  • Davranışlarının sorumluluğunu almalarını sağlar…

Oyun Psikoterapisi İçin Gerekenler Nelerdir?

Oyun psikoterapisi için içerisinde oyun terapisine özgü oyuncakların ve malzemelerin bulunduğu, çocuğun kendisini huzurlu ve güvende hissedeceği, ferah ve kullanışlı oyun odası olmalıdır. Oyun psikoterapisinde kullanılan oyuncaklar çocuğun ilgisini çekmeli ve gerçekliğe izin vermelidir. Oyun terapisinde kullanılan oyuncaklar gerçek yaşamı yansıtan oyuncaklardan oluşmaktadır.

Oyun Psikoterapisinin Mantığı

  • Çocuklar etraflarında veya içlerinde neler olup bittiğini, neler deneyimlediklerini oyun yoluyla anlatırlar,
  • Terapideki oyuncaklar çocuğun dilidir,
  • Oyunların sembolik anlamları önemlidir, çocuk korkularını, kaygılarını, fantezilerini nesnelere aktarır ve bu şekilde bir oyun kurar,
  • Oyun ortamı çocuğun kendini güvende hissetmesini sağlar,
  • Terapistin kabul ediciliği, yargılamadan ve eleştirmeden orada bulunuşu çocuğun güvende hissetmesine ve kendini açmasına olanak verir,
  • Çocuk yaşadığı travmaları ve sıkıntıları oyuna aktardığında problemlerle baş etme ve uyum sağlama becerilerini doğrudan gözlemleme fırsatı doğar,
  • Gözlemlenen içerikler çocuğa daha işlevsel baş etme yollarının gösterilmesi için fırsat sunar,
  • Terapide konulan sınırlar çocuğun kendini kontrol etme becerilerini artırır,
  • Terapi süreci çocuğun duygu ve düşüncelerini ifade etmesiyle beraber kendi iç dünyasını keşfettiği bir süreçtir.

Oyun Psikoterapisinde Oyuncak Kullanımı

  • Terapi odası yüzlerce oyuncağın bulunduğu oyuncaklarla donatılmış bir oda olmak zorunda değildir,
  • Önemli olan çocuğun kendini ifade edebileceği ve duygularına hitap eden oyuncakları seçmesi, onlarla oynamasıdır,
  • Orada bulunan oyuncakların seçiminde gerçek yaşam deneyimlerinin ifadesi, duyguların tüm boyutlarıyla açıklanması ve söze gerek kalmadan açıklayıcı olması amaçlarına hizmet etme derecesi önemsenmelidir,
  • Mekanik ve karmaşık oyuncaklar olmamalıdır,
  • Çocukları bağımlı, kendine güvenini sarsacak içerikte oyuncaklar olmamalıdır,
  • Çocuk bütün oyuncakları görebilmelidir,
  • Oda dağınık olmamalıdır,
  • Oyun oynarken çocuk kendini özgür hissetmelidir.

Oyun Psikoterapisinde Sınır Koyma

Çocuğun oyun oynarken kendini özgür hissetmesi sağlanırken bir yandan da oyun terapisi sürecine sınır koymak oldukça önemlidir. Buradaki temel amaç gerçek yaşam düzenini terapide de sürdürmek, terapiden sonra yaşamın normal seyrinde devam edeceğini göstermektir. Terapötik ilişkiyi korumak, çocuğun kendini kontrol etmesi, kendi sorumluluğunu almasının sağlanması, çocuk ve terapist arasındaki güven hissinin korunması sınır koymadaki diğer amaçlardır. Seansların belirli bir sürede gerçekleşmesi ve terapinin hep devam etmeyecek olması temel sınırdır. Terapi odasından oyuncak alınamaz ve odanın dışına çıkarılamaz. Çocuk kendine zarar veremez. Terapi yaklaşımında ebeveyn katılımı yoksa çocuk ebeveyni ile birlikte odada bulunamaz. Bunlar çocuğa terapinin başında açıklanmalıdır. Bunun gibi sınırlar başlıca sınırlardır. Sınırlar olmadan çocuk kendini kontrol etmeyi öğrenemez. Bununla beraber çocuğun sınırları kırma arzusu veya girişimi de çocuk hakkında bazı ipuçlarının elde edilmesine yardımcı olmaktadır.

Oyun Psikoterapisinde Farklı Yaklaşımlar Var mı?

Evet, şimdiye kadar kullanılmış ve halen kullanılmakta olan pek çok farklı oyun terapisi yaklaşımı mevcut. Temel olarak yönlendirilmiş ve yönlendirilmemiş oyun terapi yöntemleri olarak ikiye ayrılabilir. Yönlendirilmiş oyun terapisinde çocuğa direktif verilerek oyun oynaması sağlanır. Yönlendirilmemiş oyun terapisinde ise, oyun çocuğun kontrolündedir. Terapist çocuğu olduğu gibi kabul eder. Çocuğu kontrol etmek ya da değiştirmek için çaba göstermez ve çocuğun davranışlarının, kendini keşfetme dürtüsünün tamamlanmasına yönelik bir adım olduğu teorisine dayanır.

Oyun Psikoterapisi Çeşitleri Nelerdir?

Çocuk Merkezli Oyun Psikoterapisi (ÇMOT)

Eski yöntemlerden biri olan yönlendirmesiz oyun terapisi, birçok kuramın iyileştirici yönlerine sahiptir. Terapistin değil, çocuğun yönlendirdiği bu yöntemin Çocuk odaklı (Yönlendirilmemiş) / Çocuk Merkezli olması en önemli yönüdür. Bu yöntem Çocuk Merkezli Oyun Terapisi (Child-Centered Play Therapy) olarak adlandırılır. Ülkemizde terapistler tarafından en çok uygulanan oyun terapisi yöntemi bu yöntemdir. Bu terapi yöntemi, çocukların kendilerine acı veren sorunları ortaya koyarak çözümlere oyun ile ulaşma temelli bir yaklaşımdır. Bu nedenle, oyunun yönetimini çocuğa bırakarak oyun sırasında herhangi bir yönlendirme yapmamak deneysel oyun terapisini diğer oyun terapi türlerinden ayıran en önemli farktır.

Temel amaç çocuğun davranışlarını değiştirmek ve kontrol etmek yerine çocuğun kendi davranışlarının farkına varmasını sağlamaktır. Terapistle çocuk arasında kurulan ilişkinin iyileştirici gücü olduğu varsayılır. Bu terapi yöntemi çocuğun hayatındaki sorununu, kendi hızında ve kendine özgü yollarla çözeceğine inanır. Çocuğun birey oluşuna saygı duyar. Çünkü bu terapide çocuk yönlendirilmez, kendinin bile farkında olmadığı ihtiyaçlarını keşfeder, ifade edemediği birçok zorluğun üstesinden gelir. Bu nedenle Avrupa’da psikiyatrik ilaç verilmeden önce çocuklar oyun terapisine yönlendirilir. Terapiden sonra tekrar klinik değerlendirme yapılır. Ülkemizde son yıllarda aileler tarafından çocuk merkezli terapinin önemi anlaşılmaya başlamıştır.

  • Çoğunlukla 4-10 yaş arasındaki çocuklarda kullanılır,
  • Problem yerine çocuk; geçmiş yerine şu an; düşünce, hareketler yerine duygular; açıklama yerine anlayış; düzeltme yerine kabullenme önemlidir,
  • Hangi oyuncağı seçeceği ve hangi oyunu oynayacağı çocuğa kalmıştır, terapötik süreci çocuk yönetir,
  • Terapist çocukla ilgilidir ve sıcak bir ilişki kurma çabasındadır,
  • Çocuğun duyguları ona geri yansıtılır,
  • Çocuğun becerileri, potansiyeli ve içsel süreçlerine güvenilir,
  • ÇMOT’nin depresyon, kaygı, takıntı gibi belli başlı sorunlarda etkili olduğu gösterilmiştir.

Deneyimsel Oyun Psikoterapisi (DOT)

Bu terapi yöntemi, çocukların çevrelerini bilişsel olarak değil deneyimsel bir şekilde anlamlandırdıkları terapi şeklidir. Çocuk merkezli yöntemde olduğu gibi çocuğun iyileşmek için çabaladığı varsayımı üzerinde durulur. Terapinin temel bileşeni terapist ile çocuğun kurduğu ilişkidir. Eğer çocuk terapisti oynadığı oyuna dahil etmek isterse terapist o zaman oyuna dahil olur. Sadece çocuğun ona verdiği rolü oynar. O rolün dışına çıkmaz. Çocuk terapiste zayıf, kendisine güçlü bir rol verebilir. Böylece çocuk terapide büyüklerde olan gücü deneyimler. Oyunda büyüklerden gördüğü ya da kendisine davranıldığı şekilde davranmaya başlar. Bunu, verdiği rolde terapiste hissettirir. Aslında terapiste hissettirdiği duygular kendi hissettikleridir. Bu duygular hor görülme, aşağılanma, cezalandırılma, değersiz hissetme vb. duygular olabilir.

Çocuklar yaşadıkları duyguları oyunlarla maskeleyerek ortaya koyar. İçsel yaşantılarını dışa yansıtırken metaforik simgeler kullanır. Örneğin oyunda “ıssız bir yerdeyiz ve etrafımızda canavarlar var” diyen bir çocuk korku duygusundan daha fazlasını anlatır. Bir metafor çocuklarda binlerce şeyi ifade edebilir. Terapist çocuğun anlattıklarını anlamlandırmak için bu metaforlara odaklanır. Bunlar terapist için çok önemlidir. Çocuk merkezli terapide ilişkiye odaklanılırken bu yöntemde ilişkiden ziyade elde edilen bilgiler anlamlandırılır.

Gelişimsel Oyun Psikoterapisi (GOT)

Gelişimsel oyun terapisi Viola Brody tarafından geliştirilmiş, terapist tarafından yönlendirilmeyi içeren bir tekniktir. Terapinin temelini çocuğun dokunma yoluyla iyileştirilmesi oluşturur. Dokunma çocuğun gelişimsel sürecinde önemli bir yere sahiptir. Sevginin aktarımı, güven duygusunun hissedilmesi ve diğerlerince değer verildiği hissi dokunmayla geçer. Bu nedenle GOT dokunmanın terapötik gücüne güvenmektedir. Gelişimsel oyun terapisinde oyuncak yoktur, dokunmaya dayalı oyunlar vardır. Bu özelliği nedeniyle tüm yaş gruplarındaki çocuklar için uygun bir terapi yöntemidir. Dokunma temelli oyunlar çocuk ile temel bakım veren arasındaki güvenli bağın kurulmasına yardım eder ve çocukta sıkıntı oluşturan durumun endişesinin azalmasına yardımcı olur.

Gelişimsel oyun terapisinin 6 temel prensibi vardır:

  • Bir başkası tarafından dokunulmayı deneyimleyen çocuk, kendilik hissini geliştirir,
  • Çocuk, başkaları tarafından psikolojik anlamda görüldüğünü ilk olarak dokunulma yolu ile deneyimler,
  • Çocuğun dokunulmayı deneyimleyebilmesi için dokunma konusunda yeterli bir yetişkinin ona dokunması gerekir,
  • İyi bir dokunucu olabilmek için, yetişkinin kendisine dokunulmaya müsaade etmesini öğrenmesi gerekir,
  • Çocuğun dokunmayı hissedebilmesi için, kendisine dokunmaya müsaade eder hale gelmesi gerekir,
  • Çocuğun dokunulduğu bir ilişkiyi sağlayabilmek için, terapist GOT’daki dokunma aktivitelerini doğru uygulamalıdır.

Psikanalitik Oyun Psikoterapisi

Terapötik oyun fikriyle ilgilenenlerin başında Freud gelmektedir. Çocuklarda oyunun kendini ifade etme, arzuların gerçekleşmesi ve travmatik yaşantıların üstesinden gelinmesi olmak üzere üç temel işlevi olduğunu söylemiştir. Freud yetişkinler üzerinde terapi uygulamış ancak çocuklarla terapi yapmamıştır. Yalnızca “Küçük Hans Vakası” olarak bilinen bir vakanın takibini yapmıştır. Bu vaka Freud tarafından aktarılmıştır ve Freud çocukla yalnızca bir kez yüz yüze görüşmüştür. Çocuğun analist olan babası ve Freud arasında geçen yazışmalarla ve babanın günceleriyle, çocuğun tedavi planı Freud tarafından yürütülmüştür. Babanın aktardığı oyunlar ve çocuğun kullandığı dil bilinçdışı çatışmaların anlaşılması ve yorumlanmasında kullanılmıştır.

Psikanalitik oyun yaklaşımın öncülerinden biri daha önce oyun terapisinin tarihsel sürecinde de ifade edildiği gibi Anna Freud’dur. Onun yaklaşımı çocukların oyun oynarken uzun süre izlenmesi ve oyunun altında yatan saklı anlamların keşfedilmesi üzerine kuruluydu. Klein’in yaklaşımı da Anna Freud ile benzerlik gösterse de uzun gözlemler yerine hemen yorumlama söz konusuydu. Her iki kuramcının da yöntemi gözlemlenen içeriklerin çocuğa yorumlanmasını içermekteydi. Erken dönem psikanalistlerinden olan Hans Zulliger yorumlama yaklaşımının çocuklara uygun olmadığını görmüş ve çocuğun yalnızca oyun oynamasına odaklanılması gerektiğine inanmıştı.

Çocuk psikanalizinde öncü olan isimlerden bir diğeri Winnicott’tur. Kendinden önceki oyun terapisi yaklaşımlarını oyunun içeriğine gereğinden fazla odaklanmakla eleştirmiştir. Ona göre bu odaklanma çocuğun ihmal edilmesine neden olmuştur. Oyunun evrensel olduğunu ve çocuklar için doğal bir süreç olarak ortaya çıktığını ifade etmiştir. Oyunun kendisi bir terapidir. Terapide oyun, çocukla iletişim kurmada bir araç gibi işlev görmekte, çocuk hakkında bilgi edinmeye yardımcı olmaktadır. Üstelik oyun sayesinde hem çocuklar hem de yetişkinler yaratıcı olmakta özgürdürler.

Filial Psikoterapisi (FT)

Çocuk Merkezli Oyun terapisinin bir parçası olan Filial Terapi, ebeveynlerin oyun yoluyla çocuklarıyla ilişkilerini güçlendirmelerini sağlayan bir eğitim programıdır. Filial Terapi, oyun terapisi ve aile terapisinin bütünleştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Çocuk ile aile arasındaki sorunları çözmeyi ve aile ilişkisini güçlendirmeyi amaçlayan psiko-eğitimsel bir yöntemdir.

Çocukların aileleri ile duygularını paylaşmaya ve birlikte vakit geçirmeye ihtiyaçları vardır. Ne yazık ki günümüz şartlarında ebeveynler sosyo-ekonomik nedenlerle bir yoğunluk ve koşuşturma içerisindeler. Dolayısıyla aileler çocuklarıyla yeterli ve kaliteli vakit geçirememektedir. Durum bu şekilde olunca çocuklarda doldurulması gereken duygusal bir boşluk meydana gelir. Ailelere, kendi çocuklarıyla yaptıkları oyun seanslarında, çocuk merkezli terapi becerilerini nasıl uygulayacakları öğretilir. Ebeveynler ve çocuk ilişkisinde güveni artırmak hedeflendiği için hem önleyici hem de varsa sorunun çözümüne yardım eden bir terapi yöntemidir. Bu terapi yöntemiyle aileler çocuklarına senin yanındayım ve seni anlıyorum mesajı verir. Ailelere ise, çocuklarına ‘sınır koyma’ becerilerini kazandırır. Çocuğun da seçim yapabilmesini sağlar. Bu seçiminin sorumluluğunu alma becerisini kazanmasına yardımcı olur. Ailelerin terapi süresince piyasadaki oyun terapisi kitap kaynaklarından birini alıp okumaları da tavsiye edilir.

Saldırganlık, kardeş kıskançlığı, içe kapanıklık, kaygı, depresyon, travma, davranış bozuklukları, tek ebeveynlik, öfke patlamaları, tırnak yeme, dışkı kaçırma, alt ıslatma, evlat edinme, bağlanma sorunları, özgüven problemleri vb. sorunların çözümünde bu oyun terapisi aileye yardımcı olur.

Ebeveyn çocuk arasındaki ilişkiyi geliştirmenin yanında ebeveynlerin çocuk yetiştirme becerilerinin artırılması, tüm aile üyelerinin birbirlerinin ihtiyaçlarına yanıt verir hale geldiği bir aile ortamı oluşturmak hedeflenir. Bu özelikleri ile FT’nin davranış değişimi ya da belirtilerin azaltılmasından ziyade kişisel dönüşümleri hedeflediği söylenebilir.

Filial terapistleri ebeveynleri terapiler konusunda eğitir, terapiler önce ofis ortamında daha sonra evde gerçekleştirilir. Terapist ebeveynlere süpervizyon verir ve geliştirilen ebeveynlik becerilerinin günlük yaşama da uyarlanması sağlanır. FT en çok 2-12 yaş aralığında uygulanmakla birlikte bu yaş sınırı dışındaki çocuk ve daha büyük bireyler için de uygun düzenlemelerle uygulanabilir. Koşullara ve bireylerin özelliklerine göre değişmekle beraber çoğunlukla 10-20 seans süren Filial terapi, kısa süreli bir terapi olarak değerlendirilmektedir.

Theraplay

İlk olarak Chicago Head Start programındaki anneler ve çocuklar arasındaki bağı güçlendirmek amaçlı kullanılan bu yaklaşım, diğer yöntemleri de kullanarak fiziksel temas ve çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak, çocukla ilişki kurmak üzerine kurulmuştur. 1971 yılında kurulan Theraplay Enstitüsü ile bu yöntem yaygınlaşarak kullanılmaya devam edilmiştir. Theraplay bir bakıma oyun terapisi tekniği olarak görülebilir. Ebeveyn çocuk ilişkisi terapinin odağıdır. Temel amaç çocuk ile bakım verenler arasında düzenli, uyumlu bir ilişki oluşturmaktır, bu amaçla beveynler de terapiye dahil olurlar.

Theraplay’de özel bir oyun odasına ihtiyaç yoktur, oyuncaklardan çok oyunlar ön plandadır. Diğer tekniklerden farklı olarak bu yöntem sade bir odada yerde oturularak uygulanır. Terapistin başlattığı terapi sürecinde ebeveynler etkileşime hazır olduklarında terapiye aktif olarak katılım sağlarlar. Terapist geribildirimlerle onları destekler. Theraplay bebeklikten itibaren 18 yaşa kadar ve hatta yetişkinlikte bile kullanılabilen bir yöntemdir. Özellikle bağlanma sorunu olan çocuklar başta olmak üzere, depresyon, karşıt gelme bozukluğu, öfke sorunları, gelişimsel bozukluklarda da etkili olduğu belirtilmiştir. Bunun yanında klinikler, ruh sağlığı merkezleri, okullar, kreşler, bakım evleri gibi birçok ortamda uygulanabilmektedir.

Theraplay’de 4 farklı kategoride oyunlar oynanır: Yapı, bağlılık, beslenme ve mücadele. Oyunlar bağlanma, dokunma, uyumu artırma ve etkileşim sağlama amaçlarına hizmet edecek şekilde belirlenmiştir. Çocuğun bu kategorilerden hangisindeki oyunlara daha çok ihtiyacı olduğu terapist tarafından belirlenir. Dolayısıyla terapi çocuğa özeldir. Yapı boyutu güvenlik, organizasyon, düzenleme; bağlılık boyutu bir aradalık, mutluluk, uyumluluk; besleme boyutu güven, öz değer, stresin azalması; mücadele boyutu yetkinlik ve uzmanlık kavramlarını içerir: Oynanan bazı oyunlara şu örnekler verilebilir:

  • Yapı Boyutundaki Oyunlar: El çırpma, baloncuk patlatma, ellerin, ayakların veya vücudun etrafını çizme.
  • Bağlılık Boyutundaki Oyunlar: Yanakları patlatma, patlamış mısır parmaklar, yapışkan burun.
  • Besleme Boyutundaki Oyunlar: Küçük atıştırmalıklar, ninni, pamuk topu mu? Kuş Tüyü mü?
  • Mücadele Boyutundaki Oyunlar: Emekleme yarışı, karate vuruşu, yastık itme.

Kum Psikoterapisi

Kum terapisi bir oyun terapi tekniğidir. Tekniğin geliştiricisi Jung’un öğrencilerinden Dora Kalf’tır. Kullanılan materyaller kum, su, minyatür oyuncaklar ve kum tepsisidir. Sözel olmayan bir tekniktir ve özellikle 8 yaştan sonraki çocuklarda, ergen ve yetişkinlerde kullanılabilir. Diğer terapilere ek olarak da kum terapisi uygulanabilir. Bu teknikteki temel varsayım kumun kendisinin terapötik bir etkiye sahip olduğudur.

Terapide terapist danışana birinde kuru kum diğerinde ıslak kum olan iki adet tepsi sunar. Tepsiler deniz, nehir ve suyu temsil eden mavi renge boyanmıştır. Danışan hangi tepsiyi kullanacağını kendi seçer. Danışana tarihi mekânlar, taş, deniz kabuğu gibi gerçek objelerden oluşan çok fazla sayıda minyatür sunulur. Danışan istediği minyatürleri seçer ve kum üzerinde bir sahne oluşturur. Tekniğin temelleri Jung’un öğretisine dayandığından arketipler, kolektif bilinçdışı gibi kavramlar terapiyi şekillendirir. Danışanın minyatürler ile kum üzerine çatışmalarını, bilinçdışı süreçlerini yansıttığı varsayılır. Bilinçdışı içeriği bilinçli hale getirerek iyileşme sağlama hedeflenir.

Kukla Psikoterapisi

Kuklaların terapide kullanımı, çocukların kendilerini sözel olarak ifade edemeyişleri karşısında duygu ve düşüncelerini kuklalarla ifade etmelerinden doğmuştur. Çocuklar kukla ile kendilerini özdeşleştirebilir, kuklalar hayatlarındaki önemli kişiler yerine geçebilir ya da öfkelerini yansıttıkları cansız bir nesne olarak işlev görebilirler. İfade ettikleri duygular ve düşünceler yargılanmadığı ya da eleştirilmediğinden ve üstelik kuklaların hâkimi kendileri olduğundan çocukların egolarının güçleneceği varsayılmaktadır.

Çocuk kuklalar karşısında serbest bırakılır, istediğini seçer ve onunla ilgili bir öykü oluşturur. Terapist öyküyü analiz ederek çocuk hakkında bilgi edinmeye çalışır, değerlendirme yapar. Öyküdeki çatışmalar, çözümsüzlükler, bilişsel hatalar ve duygu ifadeleri analiz edilerek çocuğa aktarılır. Terapist tespit ettiği bu olumsuz imgeleri tersine çevirerek daha iyi bir öykü tasarlar ve bunu kuklalarla canlandırır. Böylece çocuğun problemine karşı bir çıkış yolu gösterilir.

Oyun terapisine yönelik çalışmalarda çocuğun kendi duygu ve hislerinin daha çok farkına varır duruma geldiği, kendilik algısı ve tasarımının olumlu yönde arttığı, kişisel yeterliliğinin arttığı, kaygı düzeyinin azaldığı, aile bireyleri arasındaki ilişkinin etkilendiği, davranışsal ve duygusal uyumun arttığı, maruz kalınan travmatk yaşantının etkilerinin azaldığı, yıkıcı davranışlar ve dikkat sorunları üzerinde etkili olduğu görülmüştür. Aynı zamanda çocuğun gösterdiği depresyon, somatizasyon bozuklukları, dikkat ve düşünce sorunları, sosyal problemler ve diğer psikolojik problemlerde de oyun terapisinin etkili olduğu görülmüştür.

Hızlı iletişim
  • 03323244401
  • 05074585577
  • yakamozailedanismanlik@gmail.com
İletişim Formu
Hızlı iletişim