Aileler genellikle bilmeden ve istemeden çocuklarına zarar veren yaklaşımlarda bulunabilir ve bu yaklaşımlar nedeniyle çocukları travmalar yaşayabilir. Bundan dolayı çocukta; Kişilik Bozuklukları (Narsist, Borderline, Antisosyal, Paranoid, Şizoid, Şizotipal, Histriyonik, Kaçınan Kişilik Bozukluğu, Bağımlı Kişilik ve Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu) ve Davranış Bozuklukları (Fobiler, Kaygı, Yeme Bozuklukları, Uyku Bozuklukları, İçe Kapanıklık, Saldırganlık, Çalma, Alt Islatma-Dışkı Kaçırma, Tikler, DEHB, Parmak Emme, Tırnak Yeme) oluşabilir
Çocuğun yetiştirilme tarzı ayrıca haz odaklı, asosyal, pasif, kendini ifade edemeyen, mutsuz, şiddet eğilimli çocuklar haline gelmesine sebebiyet verebilir. Aileler çocuklarını yetiştirirken yanlış olan tutumlarına dikkat edilmesi halinde bunların tam tersi olarak, hayata pozitif bakan, olumlu kişilik özellikleri olan, ideale en yakın bir çocuk yetiştirmeleri mümkün olabilir.
Otoriter ve Baskıcı Aile Modelinde, çocuk her kurala uymak zorundadır. Çocuk devamlı ailenin gözetim altındadır. Aile çocuğun, her hareketini kontrol eder. Aile çocuğu disiplin etmek adına, hoşgörüsüz, katı ve sert bir disiplin uygular. Çocuğa çocuk olarak değil, küçük bir yetişkin gözüyle bakılır. Her hareketinin müspet olması istenir. Bundan dolayı çocuğun hata yapmasına fırsat verilmez. Buna rağmen, aile mutlaka çocuğun hareketlerinde kusur bulur. Çocuğun her işine karışan bir tavır sergilerler. İstediklerinin yapılmaması durumunda, çocuğa sözlü ve fiziki şiddet uygulanır.
Bu aile modelinde, çocuk aileye bağımlı hale gelir ve zayıf ilişkilere sahip olma ihtimali yüksektir. Çocuk her hareketine karışıldığı için özgüveni gelişmez, çocuk devamlı tedirgin ve streslidir. Çocuk pasif, silik, çekingen ve kolay etki altında kalan bir yapıya bürünür. Sürekli eleştirilme veya şiddet çocuğun ruhsal yapısını bozar. Başkalarının kontrolüne çok çabuk bir şekilde girebilirler, bundan dolayı dıştan denetimlidirler. Kendi başlarına karar veremezler.
Çocukluk yıllarında sürekli cezalandırılan, suçlanan, davranışlarına karışılan çocuklar sürekli ağlama davranışları sergileyebilirler. Bu durum problem bir davranış halini alabilir. Bu nedenle ailelerin çocuk eğitimi ve disiplini konusunda çocuğun yaşına ve gelişim özelliklerine uygun yöntemleri benimsemesi, kısıtlamalar yanında izin verici davranışların da arttırılması önerilmektedir. Fiziksel ve duygusal olarak cezalandırılan bu çocukların kişilik gelişimi olumsuz yönde etkileneceği gibi dıştan yönetilen bağımlı bir kişilik yapısı gelişecektir.
İlgisiz, Kayıtsız Aile Modelinde, aileler çocuğun davranışları karşısında ilgisiz ve kaygısız bir tutum sergilerler. Çocuğa sevgi vermezler. Aile aşırı rahat hareket eder, çocuğu ve ihtiyaçlarını önemsemezler. Çocuğun sağlığını, gelişimini ve eğitimini, takip edip desteklemezler. Çocuğun sorumluluklarından hep bir kaçınma vardır.
Çocukta bunun yansımaları, sıkıntılar karşısında dayanaksız ve çaresiz kalıp, kolayca ağlamaya başlar. Arkadaşları ile uyumsuz ve kavgacı olabilir. Sessiz, kurallara uyan bir çocuk görüntüsü çizse bile, isyan bayrağını göndere çekip, isyankar davranışlarda bulunabilir. Sevgi ve ilgi ihtiyacı karşılanmaması nedeniyle, anne babasının dikkatini çekmek için zamanla olumsuz, alışılmadık davranışlar gösterirler. Arkadaş ortamlarında, davranış bozuklukları sergileyebilir. Aile çocuğa rol model olamadığı için çocuk kendine başka rol modeller seçer. Bilhassa ergenlik süreçlerine doğru, çocuk vaktinin tümünü dış çevreyle geçirmeye çalışabilir. Genç yaşta çocuk zararlı alışkanlıklar edinmeye meyilli olma ihtimali yüksektir.
İlgisiz anne baba tutumlarına sahip ailelerin bu durumu hemen fark edip gerekli önlemleri alması gerekir. Çünkü çocuklar ailelerin bu tutumlarını fark ettiklerinde içe dönerler, kimi zaman öfke ve saldırganlık duygularını kendilerine yönlendirirler. Bu durum da depresyon, intihar girişimi gibi sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çocuklukta ve ergenlikte ilgiyi, sevgiyi yanlış yerlerde arayabilirler.
Aşırı Koruyucu, Fanus ve Helikopter aile modeli diye adlandırılan yaklaşımda, çocuğa gereğinden fazla özen ve kontrol gösterilir. Özellikle anneler bu tip tavır sergiler ama babalarda annenin baskısı ile bu yaklaşımı destekleyebilirler. Çocuğun kendi yapması gereken işler bile koruyucu anne babalar tarafından yapılır. Çocuğa zarar geleceği düşüncesi ile adeta cam fanus içinde büyütülür. Aile olumsuz bir şey olacak düşüncesi ile aşırı kaygı içerisindedirler. Anne ergenlikte bile çocuğun kıyafetini seçer, banyosunu yaptırır hatta aynı yatakta yatmak ister. Anne kendi yalnızlığını ve mutsuzluğunu, kendini çocuğa adayarak, onu kendine bağımlı kılarak kendini değerli hissetmeye çalışır. Çocuğa sorulan basit sorulara bile, bu modelde anne-baba cevap verir.
Aşırı koruyup, kollanan, etrafında helikopter gibi pervane olunan çocuk bilhassa anneye aşırı bağımlı olur, özgüveni gelişmez. İleri yaşlarda, anne – baba olmadığı taktirde, bu sefer başkalarına bağlanmak isteyecektir. Çocukluğundan itibaren bağımsız hareket edemez haline gelir, okul ortamlarından, iş ortamlarında hep birilerine bağımlı olarak hareket eder. Çocuk anne babasından ayrı kalamaz, evliliğinde bile sürekli anne babasının yanında olmasını ister. Çocuğun sosyal gelişimi zedelenir, aşırı duygusal, kırılgan olur. Toplum içinde kendi başına iş yapma, karar alma cesaretini bulamaz. Anne babanın aşırı koruyuculuğu, çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da etkiler.
Anne babalara düşen en önemli görev de çocuklara iyi örnek olarak rehberlik etmek, yaşamdaki zorluklar karşısında mücadele etmeyi ve kendi başlarına sağlıklı, mutlu bir hayat sürmeleri için gerekli imkanları sağlamaktır. Hep birilerine bağımlı olarak yaşamaması, bağımsız hareket edebilmesi, sürekli birilerinin desteğini beklememesi ve yeteneklerini sergileyebilmesi için çocuğu devamlı teşvik etmeli, kendi yapabileceği hususları düzenlemeli, sorumluluklar vermeli.
Aileler olarak çocuklarımıza iyilik yapacağız derken, istemeden onlara kötülük yapabiliyoruz. Bunun için biz nasıl bir çocuk yetiştiriyoruz, bu yetiştirme tarzımızın çocuğa nasıl bir yansıması olur, bunların farkında olmamız gerekiyor. Mutlu aile, başarılı bir çocuk için kararlı, tutarlı ve nasıl hareket edeceğini bilen bir ebeynler olmak dileğiyle…
Geçen haftaki yazımızda, çocukları zehirleyen aile modellerinden bahsetmiştik. Bugünün çocuklarının, yarının genci, yetişkini olduğunda yetiştirilme modelinin tatlı veya acı meyvelerini yemeye başlıyor. Bu meyveleri sadece kendisi yemiyor, ailesinden başlayıp tüm topluma dağıtıyor. Çocuklarımızla en çok ilgilenmemiz, onların geleceğini sağlam temeller üzerine inşa etmemiz gereken yaş dönemi 0-6 dönemi ile ilkokul dönemidir. Bunun için ağır bedeller ödemeden, çocuklarımızı iyi yetiştirmek için çabalamalıyız.
Otoriter ve Baskıcı Aile Modelinde, İlgisiz, Kayıtsız Aile Modelinde, Aşırı Koruyucu, Fanus ve Helikopter tipi aile modellerinin bahsetmiştik.
Bu haftaki yazımıza ise dengesiz - tutarsız - müsamâhakar aile modeliyle başlıyoruz. Çocuğun davranışlarına, eğitimine anne ve babanın bakış açıları birbirinden farklıdır. Genellikle genç ebeveynlerde, ilk çocuğun yetiştirilmesinde görülür. Genellikle baba otorite ve baskıcı iken, anne koruyucu bir tavır sergileyebilir. Günümüzde ise bu rollerin değişmekte olduğunu görebiliyoruz. Birisinin ak dediğine, diğeri kara demesi, çocuğun nasıl yetiştirileceğine ortak bir karar vermemelerinin sebebi, farklı kültürde, aile modellerinde yetişmeleri yanısıra, farklı karakterlerinin olması etkilidir. Çocuk anne ve baba arasındaki farklı yaklaşımlardan dolayı kime göre ve nasıl hareket edeceğini bilemez. Çocuğun yanında eşler birbirini devamlı eleştirip, tartışırlar. Çocuk belli bir süre sonra anne-babayı çözüp, farklı taktikler, ajitasyonlar geliştirebilir. Kim daha yumuşak karın ise isteklerini daha çok ona yaptırmaya çalışır.
Bu modelde yetişen çocuk inatçı, asi ve hırçın olabileceği gibi içine kapalı ve pısırıkta olabilir. Çocuk anne veya babadan birisine çok yaklaşırken diğerinden uzaklaşabilir. Çocukta yalan söyleme gibi davranış bozuklukları başlama ihtimali yüksek olup, tutarsız, kaygılı ve güvensiz bir kişilik sergileyebilirler. İlerleyen yaşlarda, çevresindeki insanlara güvenmekte zorluk yaşarken, karar vermede güçlük yaşayabilirler.
Mükemmeliyetçi aile modelinde, bu tutumu benimseyen anne babalar çocuklarını akademik, sosyal, sanatsal ve sportif her alanda kusursuz olmasını beklerler. Kendilerinin gerçekleştiremediği şeyleri, çocuklarının gerçekleştirmesini beklerler. Aile beklentilerinin karşılaması için çocuğu yoğun bir eğitim sürecine tabi tutar. Çocuk sınavlardan 95 alsa bile niye 100 almadın diye devamlı sıkıştırırlar. Çocuktan beklentiler yaşının ve kapasitesinin üzerindedir. Çocuğun arkadaşlarının seçimi de aileye aittir. Çocuk devamlı anne babanın oluşturduğu kalıba uymak zorundadır. Çocuk istenileni yapmadığı taktirde, aile çocuğa karşı aşırı disiplinin yanısıra şiddete başvurulabilmektedir. Veya aile çocuğa istediklerini yaptırabilmek için, şiddet yerine devamlı duygu sömürüsü yapabilir.
Çocuk, başarılı olmak, kendini ailesine ispat etmek adına çocukluğunu yaşayamaz. Aşırı titiz ya da tam tersi dağınık çocuklardır. Hep daha fazlası istendiği ve eleştirildiği için kendilerine güvenleri yoktur. Başarısızlığa uğradıklarında kolayca hayal kırıklığı yaşarlar. Yanlış yapmaktan korkarlar ve hep en iyisi olmaya çalışırlar. Kendileri ve kurallar arasına sıkıştıkları için sürekli bir iç çatışma içindedirler. Aileden gelen baskı yüzünden, kendinden taviz vererek aileyi mutlu etmeye çalışırlar ve bu yüzden mutlu olamazlar. Kendi hayalleri ve hedeflerine doğru hareket edemezler. Çocukluktan itibaren hemen hemen tüm önemli kararlar aile tarafından alınan çocuk, ergenlikte ve yetişkinlikte üniversite, evlilik gibi kararları da isteyerek veya istemeyerek aileye bırakmak durumunda kalır.
Aşırı hoşgörülü aile modeline göre hareket eden aileler, çocuk merkezli hareket ederler. Bu tür ailelerde, çocuğun yaptığı her şey hoş görülür ve çocuk aşırı özgür bırakılır. Çocuğa neyi yapıp neyi yapmaması gerektiği anlatılmaz. Hiçbir zaman kesin kurallar belirtilmez. Çocuğun tüm aşırılıklarına, yaramazlıklarına bile serbestlik tanınır. Çocuk kendisine ve çevresine zarar verebilecek davranışlarda bile etkili denetimden uzaktır, uyarılmaz.
Kuralsız bir ev yaşamından sonra, çocuk okul kurallarına uyum sağlamakta zorlanır. Şımarık tavırları nedeniyle, arkadaşlarıyla oyun oynamakta zorlanır. Oyun içerisinde devamlı problem çıkardığı için arkadaşları tarafından dışlanır. Çocuk tamamen haz odaklı, maddiyatçı bir yaklaşım ile yetiştirilir ve aile çocuk her ne isterse alırlar, ne isterse verirler. Onu mutlu etmek ve ağlamaması için her şeyi yaparlar. Çocuk bir süre sonra anne babasını denetimi altına alır, onları tehdit ederler. İstediği olmayınca da tehditlerini uygularlar.
Her isteklerini yaptırmayı alışkanlık haline geldiği için zamanla kural tanımazlar. Eleştiriye açık olmadıkları için kendilerini geliştiremezler. Devamlı birilerinden hizmet beklerler. Herkese tahakküm kurmaya çalışırlar. Şımarık, bencil, kırılgan, sabırsız ve saygısız olurlar. Her istediğini elde ettikleri için belli bir süre sonra doyumsuzluk yaşamaya başlarlar. Sosyal ortama girdiklerinde ve her dediklerinin olmadığını gördüklerinde hayal kırıklığına uğrar, kendi kabuklarına çekilebilir. Toplum tarafından dışlandıkları için asosyal ya da agresif olabilirler.
Her iki yazımızda gördüğümüz gibi mutsuz, başarışız, problemli çocuklar, ailelerin eseridir. Bu eseri ortaya koyan aileler, yaptıklarının ve karşılaşacakları sorunun farkında değildirler. Maalesef ki, eğitimcilerden ve uzmanlardan gelen uyarıları da dikkate almamaktadırlar. Çocukları zehirleyen aile tutumuna sahip ailelerin genel argümanı ve savunması, herşeyi çocukları için yaptıklarıdır. Çocuk yetiştirme noktasında daha bilinçli hareket edebilsek, okusak, araştırsak, çevremizde gördüklerimizden ders çıkarsak. Mutlu ve başarılı bir çocuk yetiştirmenin yolu, bilinçli aileden geçer. Sağlıcakla kalın…
Aile Danışmanı / Özcan Dalgıç