Çocuklarımız İçin İdeal Aile Modeli Oluşturalım-1
İdeale yakın bir aile modeli oluşturmak için, hoşgörlü, ilgi, alaka, sevgi, saygı ve güven veren, orta yolu takip eden bir aile olmalıyız.
Otoriter, baskıcı, aşırı koruyucu, ilgisiz, mükemmeliyetçi anlayıştan kaçınan bir aile modelini oluşturmalıyız. Çocuklarımızı zehirleyen bu toksit modeller bize ve çocuğumuza zararlı olacağının bilinciyle hareket etmeliyiz.
Esasen çocuğun eğitimine dnyaya gelmeden önce başlamamız gerekiyor.
Çünkü önce biz anne-baba olmaya hazır mıyız? Nasıl bir evlat yetiştireceğiz? Gelişim süreçlerini nasıl takip edeceğiz? Gibi soruların cevaplarını biliyor olmak gerekir. Bunları bilmeden yola çıkarsak, yol haritamızı kaybedebiliriz.
Evlilik messesi kurulurken, eşler birbirini seçerken belirlenen kriterler önemlidir. Bu kriterler, sevgi, saygı ve sabır ortamını sağlar. Mutlu aile, başarılı çocuk formülü meyve verir.
Seçtiğimiz eş, sadece karımız veya kocamız değil aynı zamanda çocuğumuzun anne veya babası olacağı için evlilik öncesinde eş seçimine dikkat etmeliyiz. Evliliğin temel dinamiğinde muhakkak sevgi, saygı ve sabır olmalı. Eşler arasındaki mutluluk çocuklara yansımalı, huzurlu bir ev ortamında büyümelidirler.
Çocuk anne karnındayken helal ve hijyen ile beslenmesine dikkat edilmeli.
Çocuğumuza aktaracağımız genetik mirasın yanısıra fiziksel ve bilişsel gelişimleri için helal ve hijyene dikkat etmeliyiz. Gelişimine zarar veren, kanser yapan, bilhassa Gdo’lu ürünleri kullanmamalıyız. Alkol, sigara, uyuşturucu gibi maddelerden uzak durmalıyız. Çocuğun en az 6 ay anne sütü ile beslenmesinde fayda vardır. Bu süreç 1.5 yıla kadar çıkartılırsa çocuğun başta bağışıklık sistemi olmak üzere birçok açıdan faydalı olacaktır. Çocuk annenin memesinden sadece karnını doyurmaz, gönlünü de doyurur.
Annenin bebekle sağlıklı iletişim kurması çocuğun hayata anne ile birlikte bağlanmasını sağlar.
Annenin çocukla iletişimi daha anne karnındayken başlaması çocuk-anne ilişkisi açısından çok faydalıdır. İstenmeyen bir çocuk anne karnındayken bile bunu hissedebiliyor. Doğum travması oluşabiliyor. Bunun için anne ve baba çocuğa zarar verecek bir yaklaşımdan uzak durmalı, psikolojik sağlamlıklarına dikkat etmelidirler. Baba bu süreçte eşinin destekçisi olmalı, hamilelik sürecinin değişken psikolojik süreçlerinde eşinin yanında olmalıdır.
Anne ile çocuğun gvenli bağlanmanın gerçekleştirilmesi önemlidir, kesinlikle ihmal edilmemelidir.
Çocuk dünyaya geldiğinde temel 2 ihtiyacı vardır. 1-Fizyolojik ve 2-Duygusal ihtiyaçlar. Karnını doyurmak, bakımını yapmak kadar ona güvende olduğunu, sevildiğini hissettirmek önemlidir. Çocuğun dünyaya gelmeden başlayan süreç itibariyle bebeğin kendisini güvende hissetmesi, annesiyle arasında kurduğu duygusal bağ ile mümkündür.
Dünyaya geldikten sonraki, İlk 2 yıl bu açıdan çok önemlidir. Güçlü bir bağ çocuğun, sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimini destekler. Annenin olmadığı/olamadığı durumlarda güvenli bağlanma nine, teyze, hala, bakıcı olabilir. Duygusal ihtiyaçları karşılanmayan, şiddet gören, terkedilen çocukların ileride travma yaşanma ihtimalleri çok yüksektir.
Güvenli bağlanmanın gerçekleşmesi için ihtiyacı olduğu anda kucağınıza alın, bol bol sarılın. İlk 2 yıl bebeğinizle beraber, yanyana yataklarda uyuyun. Çocuğunuzu emzirirken ve konuşurken göz teması kurun. Dikkat çekmek istediğinde, ağladığında onunla sıcak temasa geçin, birebir ilgilenin, onunla bol bol konuşun.
Çocuğun gelişim evrelerini bilmek ebeveynlerin en önemli vazifesidir.
Çocuğun gelişim süreçlerini bilmek, onun akranlarına göre fiziksel, bilişsel, duyuşsal anlamda geri olup olmadığını anlamamızı sağlar. Çocuğumuzun ihtiyaçlarını buna göre tespit eder, ilgi ve alakamızı buna göre yönlendiririz. Olası bir problemde, erken müdahale ile çocuğun gelişimini ebeveynler destekler. Anne ve babalar, çocuk gelişimine dair aileden gelen tecrübelerin yanısıra muhakkak kitaplar okumalıdırlar, seminerler takip etmelidirler.
İhmal edilen bir çocuğun, gelecekte akranlarına yetişmesi zaman alabilir, belki de yetişemeyebilir. İhmal etmenin bedelin, hem biz, hem çocuğumuz ödeyebilir. İhmal edilen çocuk özgüvenini, sosyalliğini tamamlayamayabilir ve başarılı olamayabilir. Çocuğu devamlı ve düzenli takip etmek bilinçli bir ebeveyn olmak açısından çok önemlidir.
Çocuklarımız İçin İdeal Aile Modeli Oluşturalım-2
Çocuğa kurallara uymayı öğretmeliyiz ve benimsetmeliyiz.
Hayatın her alanında evde, okulda, işte hatta oyun oynarken, eğlenirken bile belirli kurallar vardır. Kurallara uymayan bir çocuk akranları tarafından gruptan, oyunlardan dışlanabilir. Buradan başlayarak birçok noktada ciddi sıkıntılar yaşayabilir. Öncelikle çocuklara bu kuralları belirlerken, bunların makul ve mantıklı olmasına dikkat etmeliyiz. Çocuğun yaş seviyesine göre konulan kurallar çocuğa uygun bir dille izah edilir. Konulan kurallara uyulup, uyulmadığı takip ve kontrol edilmezse çocuk bunu istediği zaman yapacağı, istemediği zaman yapmayacağını öğrenebilir. Buna dikkat etmek gerekir.
Çocuğa sorumluluk bilincini kazandırmalıyız.
Çocukları yetiştirirken el bebek, gül bebek yetiştirirsek, yapabileceği işleri ona yaptırmazsa çocuğun sorumluluk bilincinin oluşmasının önüne geçmiş oluruz. Çocuklara ev işlerinde anneye, tamirat işlerinde babaya yardım etmesi çocuğun ebeveynleriyle kaliteli zaman geçirmesine, psikomotor gelişimlerinin desteklenmesine, sosyal ve duygusal alanlarının gelişmesine zemin sağlar. Kendi oyuncaklarını, yatağını, odasını toplamaktan, sofra kurmaya, kaldırmaya kadar birçok küçük işlerin yaptırılması çocuğun sorumluluk bilincinin küçük yaştan itibaren oluşur. Hatta okula başlamadan okul öncesi dönemde günlük 10-15 dakika onunla beraber ödev çalışmaları yapmak, ileri de onun eğitim hayatını olumlu etkileyeceği gibi aramızda oluşacak çatışmaları da önleyecektir.
Çocuğu her alanda aşırı kontrol ve kısıtlama yaparak onu engellememeliyiz.
Bazı ebeveynler çocuğun yapabileceği her işi kendileri yaparlar. Neredeyse onun adına emekleyecek, onun adına yürüyecek, onun adına tırmanacaklardır. Bunu bazen aşırı merhametleri, bazen de sabırsızlıkları nedeniyle yaparlar. Aman sen dur yapma, etme denilerek çocuğun bütün hareket alanları kontrol altında tutmaya çalışırlar. Çocuğun, çocuk olduğunun bilinciyle hareket edilmelidir. Çocuğa hata yapabilme payı bırakılır ki, doğruyu ve yanlışı öğrenmesi sağlanır.
Çocuğun duygu ve görşlerine saygı duymalıyız.
Kendisini ifade etmesine fırsat vermeliyiz. Kendisini ifade etmesi engellenen çocuk duygularını dile getiremez. Üzüldüğünü, sevindiğini, korktuğunu ifade edemeyen çocuk ailesi tarafından da tam anlaşılmaz. Bazen çocuklar, ailelerin yapmasını istediği bir şeye karşı kendi görüşlerini ifade eder. Burada makul bir sebep varsa çocuğun görüşüne saygı duymalı ve bunu kendisine ifade etmeliyiz. Haklı olduğu bir konuda, aile büyükleri çocuğu destekler. Makul değilse de bunun neden makul olmadığı onun anlayacağı şekilde anlatılmalıdır. Evde herkesin söz hakkı olmalıdır
Çocuğun her hareketine karışılmaz, kusur bulunmaz, eleştirilmez, kıyaslanmaz.
Çocuğa yapılacak en büyük kötülüklerden birisidir eleştirilmek ve kıyaslanmak. Öyle ki çocuğun her yaptığı ebeveynin gözüne batar, devamlı kusur arar. En ufak bir hata da ise yıkıcı eleştirilerde bulunur. Ebeveyn çocuğa diliyle şiddet uygular.
Anne ve babaların en çok yaptığı yanlışlardan bir tanesi de kıyaslamaktır. Çocuğu bazen kardeşleriyle, komşularıyla, akrabalarıyla kıyaslarlar. Onların yaptıklarını yapamayan, başarılarını sergileyemeyen çocuğu kendi içinde değerlendirmeyip, ondanda aynısını yapmasını beklerler. Eleştirilen ve kıyaslanan çocuk, yapabileceklerini yapamaz, belli bir noktadan sonra madem yapamıyorum, yatıklarım beğenilmiyor o zaman bende yapmayayım moduna geçebilir. Çocukları devamlı eleştirmek ve kıyaslamak onların ruhunda onarılmaz hasarlar bırakabilir. Anne ve babaların en çok dikkat etmesi gereken hususların başında gelir.
Çocuklara bebeklik döneminde gönlümüzü, sonrasında yapıcı ve sevgi dilimizi vermeliyiz.
Çocuklarımız İçin İdeal Aile Modeli Oluşturalım-3
İdeal aile modeline en yakın modelde çocuklarımızı yetiştirebilmek ve eğitebilmek için temelde dikkat etmemiz gereken hususları irdelediğimiz yazımızın 3.’süne devam ediyoruz. Anne – baba olmak hem kolaydır, hem zordur. Anne-baba olmanın formülünü çözen ebeveynler, çocuklarıyla çok sağlıklı bir ilişki kurabilirken, bu formülü önemsemeyen, aramayan aileler ise bunun sıkıntılarını çocuklarıyla beraber çekebilmektedirler.
Anne-baba çocuğa doğru rol model olmaya çalışırlar.
Anne ve baba, çocuğun nasıl bir insan olmasını istiyorlarsa önce kendileri öyle olmalıdırlar. Ahlaklı ve karakterli bir çocuk yetiştirmek istiyorlarsa, kendileri de insanlara iyilik yapan, yardımcı olan, yalan söylemeyen, dürüst olan erdemli bir insan modelini çocuklarına göstermeleri gerekmektedirler. Çocuğa yalan söylememesini tembihleyip, sonra kendisi yalan söyleyen, çocuğun kitap okumasını isteyen ama kendisi eline kitap almayan, arkadaşlarına kötü söz söylememesi için nasihat eden ama kendisi trafikte önündeki araca her türlü hakareti yapan bir ebeveyn söyledikleriyle, yaptıkları örtüşmemektedir. Çocuk bu tutarsızlık içinde haliyle kendisi de böyle hareket edecektir. İşine geleni yapacaktır.
Aile çocukla kaliteli zaman geçirir.
Ebeveynler çocuğu birey olarak önemserler. Ona gereken değeri verirler ve bunun için ona zaman ayırırlar. Anne gün içerisinde onunla oyunlar, etkinlikler yapar ve ev içerisinde sorumluluk kazanması için yaptığı işlere onu da dahil eder. Baba akşam eve geldiği zaman yorgunluğunu bir tarafa bırakarak yaşına göre onunla oyun oynar veya onun dersiyle ilgilenir. Bunu yaparken sabırla hareket etmesi oflayıp, puflamaması veya sinirlenmemesi gerekir.
Çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamak için azami gayret gösterirler.
Aile olarak çocuğun psikolojik ve fizyolojik ihtiyaçlarının karşılanması önemlidir. Çocuğun ruh dünyasına sevgi, ilgi, alaka ve merhamet ile yaklaşan aile çocuğun temel psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlar. İstenmeyen ve ihmal edilen bir çocuğa en büyük travma yaşatılmış olunur. Ayrıca aile çocuğun beslenmesinden, sağlığına kadar bütün alanlarda gereken desteği verir. Bunlar, ailenin imkanları ölçüsünde gerçekleştirilmesi yeterli olacaktır. Ailenin maddi şartlarından ziyade, ailenin çocuğa gösterdiği ihtimam önemlidir.
Çocuğa ödül ve cezayı doğru bir şekilde kullanır, sözlü ve fiziksel şiddet uygulamaz.
Aile çocuğun kurallara uyması için ödüllendirme ve cezalandırmada orta yolu takip eder. Çocuğun her yaptığının ödüllendirilmesi, ödüllendirmelerin tamamen maddi ölçekte gerçekleştirilmesi haz odaklı olmasına sebebiyet verir. Bu hazzın karşılanmaması durumunda çocuk muhakkak davranış problemleri sergileyecektir. Bunun için ödüllendirme yaparken yapılan olumlu bir hareketin pekiştirilmesinde, gösterilen bir başarıda ödüllendirme yapılması ve bunun yerine göre teşvik, destek mahiyetinde olmasına dikkat edilmelidir. Devamlı maddi ödülle çocuğa bir şeyler yaptırılmaya çalışılması isteklerin bitmemesine sebebiyet verecektir.
Ebeveynler çocuğu terbiye ederken alaycı ve hakaret dolu cümleler kullanmazlar. Çocuğun yaptığı yanlışlar neticesinde fiziksel şiddete başvurmazlar. Çocuğun ne ruhunu, ne bedenini örselemezler. Çocuğu terbiye edeceğim derken aşırılığa kaçıp, tecrit etme, şiddet uygulama, vb.’lerini yaparak, çocuğun korkularını, endişelerini beslemezler. Çocuğu disipline ederken makul uygulamalar yaparlar. Çocuğu disipline ederken, kararlı ve tutarlı bir duruş sergileyerek, iletişime geçerek, sabırla onun problem davranışını anlamaya çalışırlar. Çocuğa yerine göre hak mahrumiyeti, düşünme köşesi, seçim yapma gibi uygulamaları araştırarak, en makul şekilde uygulamaya çalışırlar. Eğer yönetemedikleri bir durum varsa bu durumda gerekirse bir uzmandan yardım alırlar.
Çocuklarımız İçin İdeal Aile Modeli Oluşturalım-4
İdeal aile modeline en yakın modelde çocuklarımızı yetiştirebilmek ve eğitebilmek için temelde dikkat etmemiz gereken hususları irdelediğimiz yazımızın 4.’süne devam ediyoruz. Bu yazımızda çocukları hayata hazırlamak için kazandırmamız gereken temel kazanımlar üzerinde durmaya çalışacağız.
Aile, çocuğunu özgven sahibi olacak şekilde destekler.
Bazı aileler çocukların emekleme döneminde bile onun adına yürür, onun adına tırmanır, düşeceği endişesiyle her anını kontrol etmeye çalışırlar. Bu yaklaşımlarına devam eden aile çocuğun özgüvenini sarsar. Kendi özgür iradesi ile hareket edemez. Hep arkasında ebeveynlerinin olmasını ister. Bir türlü bağımsızlığını kazanamaz. Bu daha sonraki evrelerde arkadaş, iş ve evlilik evrelerinde de hep birilerinin düşüncesine, isteğine bağlı olarak hareket etmesine sebebiyet verir.
Çocuğun özgüvensiz bir birey olarak yetişmesinin önüne geçmek için hareketlerini, düşüncelerini kısıtlamamak, devamlı yapabileceği görevler vermek, sorumluluk kazandırmak, motive etmek, başarılarında tebrik etmek, başaramadığı durumlarda başarabileceğine dair inandıkları aile tarafından gösterilerek, desteklenmesi önemlidir. Çocuğun hayatta başarılı olabilmesi, pasif bir birey olmaması için çocuğa kazandırılacak en önemli kazanımlardan bir tanesinin özgüven olduğunu unutmamalıyız.
Aile, çocuğun kendini ifade edebilen bir birey olmasını sağlarlar.
Aileler bazen çocuğun düşüncelerini ifade etmesine müsaade etmezler. Ona neredeyse konuşma hakkı tanımazlar. Büyüklerin yanında konuşulmaz, sen sus sen bilmezsin gibi ifadelerle engelleyebilirler. Bunun yerine aile günlük rutin konuşmaların haricinde özel sohbetler yapmalı, duyu ve düşüncelerini desteklemeli, konuşmasını bölmeden kendisini ifade edebilmesini sağlamalıdır. Çocuğun rahat kendini ifade edebilmesi adına kitap okumalarını desteklemeli, şiir okumaları, hikâye anlatımları sağlanmalı ki çocuk topluluk önünde de kendini rahat ifade edebilsin.
Ebeveynler çocuğun sosyalleşmesini sağlarlar.
Aileler çocuğun erken dönemlerden itibaren çocuklarla buluşmasını, onlarla oynamasını, kaynaşmasını, iletişim kurmasını sağlar. Akranlarıyla oynamaktan mutlu olan çocuk, arkadaşlık ortamlarından haz alır. Onlarla devamlı etkileşim halinde bulunması, çeşitli aktivitelere katılması ile çocuk sosyal ortamlarda bulunmaktan haz alır. Aksi halde çocuk 4 duvar arasında yaşamayı benimser ve dış dünya ile bağ kurmaz. Aile çocuklarında çekingenlik olduğunu fark ettiklerinde onu sosyal aktivitelere, sportif faaliyetlere, yerine göre kamplara göndererek destekler.
Çocuğun kendi yapabileceği işler yaptırılır veya öğretilir. Temel beceriler kazandırılır.
Ebeveynler çocukların yapabilecekleri, merak ettikleri işleri bile sen küçüksün, kırarsın, dökersin diye yaptırmazlar. Çocuğun isteğini, merakını ve kabiliyetlerinin gelişmesini devamlı engellerler. Küçüklüğünden itibaren ev işlerinde anneye yardım eden, tadilat, tamirat işlerinde babasının yanında olan çocuğun becerilerinin yanısıra sorumluluk ve başarı duygusu da gelişir. Evde sofranın kurulmasına yardım etmek, küçük eşyaları taşımakla başlayan süreç, anneyle beraber yemek yapmak, çamaşır yıkamak gibi bir çok ev işlerinden sonra babasıyla beraber işyerine gidip orada da babasına yardım etmesi sağlanır. Okulda bile bu kazanımların desteklenmesi gerekiyor. Japonya’da çocuklar sınıflarını kendileri süpürüyor, sıralarını, sınıfın camlarını kendileri temizliyor. Buda çocuklara hem sorumluluk kazandırıyor, hem de kendi yapabilecekleri işleri hep birilerinin yapmasının önüne geçiyor. Toplumumuzun değişim noktalarından bir tanesi olan genel olarak çocuk odaklı bir yaklaşımı terk etmeliyiz.
Çocuklarımız İçin İdeal Aile Modeli Oluşturalım-5
İdeal aile modeline en yakın modelde çocuklarımızı yetiştirebilmek ve eğitebilmek için temelde dikkat etmemiz gereken hususları irdelediğimiz yazı serimizin 5.’süne devam ediyoruz. Bu yazımızda çocuklara nasıl davranmamız gerektiğinin üzerinde durmaya çalışacağız.
Anne ve babanın çocuk eğitiminde ortak hareket ederler;
Eşlerin yetişme ortamlarından getirmiş oldukları birikimler ve kendi fıtratları ile birlikte yetişme modelleri farklılık arz edebilir. Eşlerden birisinin mizacının sert, diğerinin yumuşak olması, birisinin ak dediğine, diğerinin kara demesi çocuğun gelişimine olumsuz olarak yansır Anne ve babanın tutarlı olmaması, çocuğun anne veya babadan birisini yumuşak karın olarak görmesi nedeniyle evin içinde kurallara uymaması, dışarı da ise davranış bozukluğuna sebebiyet verecektir. Aileler çocuk yapmadan önce çocuklarını hangi minvalde yetiştireceklerini, nasıl terbiye edeceklerini, nelere dikkat etmeleri gerektiğini konuşmaları gerekir. Çocuk ile ilgili yaşadıkları problemler karşısında ise bunu birlikte konuşarak çözmeye gayret ederler.
Eşler çocuğun yanında devamlı tartışı, kavga etmezler. Birbirlerini ve çocuğu devamlı eleştirmezler;
Evlilik hayatında her ne kadar istenmese de eşler arasında bazı anlaşmazlıklar olur. Bu anlaşmazlıkları kuracakları sağlıklı bir iletişim dile çözümlemeye gayret ederler. Ancak eşler birbirini anlamak yerine tartışmaya, tartışmalar kavgaya, kavgalar ise eziyet seviyesine varacak şiddete dönüşebilir. İdeal aile tipinde eşler mümkün derece de tartışmamaya ve problemi büyütmemeye çalışırlar. Karşılıklı empati ve sükunetle işi çözmeye çalışırlar. Çocuğun yanında yapılacak olan tartışmaların ve kavgaların onu etkileyeceğini bilirler. Hele şiddete varan kavgaların çocukta meydana getireceği travmaları bilerek hareket ederler. Çocuk ebeveynlerin problem çözme metodlarını kendi hayatında da benimser. Eğer ebeveynlerden bir tanesi baskın bir karakter olarak, bağırarak, çağırarak, şiddet uygulayarak problemi çözüyorsa, çocukta arkadaşlarına karşı aynı metodu uygulayacaktır.
Ebeveynler bazen çocuklarının yanında eşleri hakkında ileri geri birçok eleştiri yaparlar. Onun hakkında olmadık ifadeler kullanırlar. Hatta bir de tüm erkekler veya tüm kadınlar böyledir diye de yaşamış olduğu mutsuzluğun sebebi olarak tüm karşı cinsin aynı olmasına bağlarlar. Tabii ki çocukta bu süreçte eleştirilerden nasibini alır. Yapılması istenen bir şeyi yapamadığında, başaramadığında tüm eleştiri okları çocuğun kalbine saplanır. Çocuğun ne beceriksizliği ne başarısızlığı kalır. Onun hayatta hiçbir şey başaramayacağı söylenerek bu durum devamlı başına kalkılır. Çocuğun her hareketinde kusur bulunur. Bu eleştiriler sonunda çocuk madem böyleyim deyip tamamen bu durumu kabullenip, kabuğuna çekilebilir. Ya da bunu kabullenmeyip ailesine rest çekebilir.
Çocuğun kendi kabiliyetleri ve potansiyeli ölçüsünde hareket ederler. Aşırı beklenti içine girip, çocuğu yıpratmazlar;
Anne ve babalar, hayatta başardıkları veya başaramadıkları her şeyi çocuklarının yapmasını, hatta daha fazlasını gerçekleştirmesini isterler. Onun potansiyelini görüp, gözlemlemek ve buna göre hareket edip çocuğun mutlu olacağı alanlara yönlenmesini sağlamak yerine kendi isteklerine göre çocuğu dizayn etmeye çalışırlar. Yüksek beklenti içerisinde olan aileler çocuğun derslerinde, sanatta, sporda hep en yüksek noktalara ulaşmalarını sağlamak için onu o kadar sık boğaz ederler ki, çocuğa yaşam alanı bırakmazlar. Arkadaşlarıyla bile bir araya gelip oynamasına fırsat tanımazlar. İdeal aile tipindeki aileler böyle bir durumun yaşanmasına müsaade etmezler. Çocuğun çocuk olduğu bilinciyle çocukluğunu yaşamasına ve kendi kabiliyetleri ölçüsünde hareket ederek onun hayata hazırlanmasını sağlarlar.
Çocuklarımız İçin İdeal Aile Modeli Oluşturalım-6
İdeal aile modeline en yakın modelde çocuklarımızı yetiştirebilmek ve eğitebilmek için temelde dikkat etmemiz gereken hususları değerlendirdiğimiz yazı serimizin 6.’sına devam ediyoruz. Aile kurulurken, eşlerin yetişme ortamlarından getirmiş oldukları kendi yaşanmışlıkları, bilgi birikimleri, kendi kişilik ve mizaçları ile birlikte yetişme modelleri farklılık arz edebilir. Bunu aşmak için çocuk yetiştirme modeline birlikte karar vermelidirler. Eğer buna birlikte karar vermezler ve senkronize olmazlarsa, çocuk yetiştirme modelinde birbirlerine zıt hareket etmeleri halinde, çocuğun bundan olumsuz olarak etkilenmesi kaçınılmaz olacaktır
İdeal aile modelinde çocuk merkezli hareket edilmez. Çocuk eğitimine hassasiyet gösteren aileler, çocuklarını yetiştirirken çocuk eksenli bir yaşam tarzı geliştirmezler. Helikopter tipi aile modeli de denilen bir modelde, çocukların etrafında pervane olup, onları fanus içerisinde yetiştirmeye çalışmazlar. Kendini tamamen çocuğun gelişimine, eğitimine adayan, herşeyi kitabi bir şekilde gerçekleştirmeye çalışan, devamlı internette araştırma yapıp tatmin olmayan ebeveynler sadece çocuklara değil aynı zamanda kendilerine de sıkıntı vermektedirler.
Ne alınacağına, nereye gidileceğine, ne yapılacağına çocuğun karar vermesi istenen ailelerde çocuklar ebeveynlerini ele geçirirler. Her istediğini aldırıp, olmadık saatte istediği yere götüren çocukların peşinden koşan aileler ne kadar yorulsalarda bunları yapmaktan vazgeçmezler. Gideceği kreşi, anaokulunu bile kendisinin seçmesini isterler. Halbuki bu ebeveynin karar vermesi gereken bir husustur. Çünkü bu yaşta çocuğun seçeceği şeyler görsellikle, ilgi ve alaka ile sınırlıdır. Ebeveynler çocuğun alacağı eğitim plan ve programından, eğitim ortamının yeterliliğine, eğitimcilerin yeterliliğine kadar pek çok hususu kendilerinin değerlendirmesi gerekir. Böyle önemli bir hususun çocuğun isteğine göre karar verilmesine müsaade edilmemesi gerekir. Ebeveynler karar verdikleri bir hususta, çocuğa alternatif gösterebilirler veya onu yönlendirerek çocuğun kabullenmesini sağlarlar.
Çocuğun her istediğini gerçekleştirmeye gayret eden, ona göre hareket eden anne ve babalar belli bir süreden sonra çocukların isteklerine yetişemez hale gelirler. İstediği yapılmayan çocuk, isteklerini yaptırabilmek için ağlama nöbetleri, sanal hastalıklar, hırçınlıklar sergilemeye başlarlar. Çoğu zaman aile bunun farkına varmaz. Çocuğun eğitim süreçleri başladığında, aile ve çocuk aynı beklentiyi okulundan, öğretmeninden de bekler. Sınıfa ve kurallara uyum sağlamakta zorlanır. Aile öğretmeninden, çocuğuna karşı özel muamele yapılmasını ister ve bekler. Bu beklentileri karşılanmadığı taktirde, okula ve öğretmene karşı olumsuz yaklaşımlar sergilemeye başlar.
Çocuk merkezli ailelerde çocuk her istediğini yapabileceğini düşünürken, ideal aile modelinde çocuğun her yaptığı hoş görülmez. Kendine, arkadaşlarına zarar verdiğinde, gittiği misafirlikte veya alışveriş merkezinde çocuğun yaptığı yanlış davranışlar kendisine anlatılır. Hatta aile çocuğu iyi tanırsa neyi yapıp, yapamayacağının sınırlarını önceden belirterek çizer. Çocuğun aşırı şımarık hareket etmesine müsaade edilmez. Çocuk merkezli yetiştirilen, her şeyi hoş görülen, aşırı şımarık, sabırsız ve saygısız yetiştirilen bir çocuk ileride Narsist veya Sosyapat olma ihtimali yüksektir. Bu şekilde yetiştirilen hareketlerin neticesinde istenmeyen, eleştirilen, kıyaslanan bir çocuk haline gelecektir. Bu da onun sosyal ortamlara girmemesine sebebiyet verecektir.
Bu tip yetiştirilen çocuklar aynı zamanda maddi olarak her istedikleri alındığı ve devamlı maddi ödüllere boğulduğu içinde haz odaklı olurlar. Haz odaklı yetiştirilen bir çocuk, yeni hazlara ulaşabilmek için devamlı daha fazlasını isteyecektir. Yeni hazlara ulaşamadığında, kendine herşeyi hak olarak gördüğünden onu elde etmek için suç işlemekten bile geri kalmayacaktır.
Aile ve Çocuk Danışmanı Özcan Dalgıç