Çocuklar, ergenliğe, gençliğe adım attıklarında, kendilerinin farkına varmaya, yaşamı, varoluşunu velhasılı kelam her şeyi sorgulamaya başlıyorlar. Bu sorgulamalardan ebeveynlerde nasibini alıyor. Çocukken verdiklerinizi, vermediklerinizi, yaptıklarınızı, yapmadıklarınızı bir gün karşınıza geçip, bunların hesabını sorabiliyorlar. Veya yıllarca içlerine atıp, orada bu sancıyı yaşayabiliyorlar. Diğer jenerasyonlara nazaran, yeni jenerasyon dediğimiz gençler, bizlere göre daha rahat cesaret bulup geçmişin hesabını sorabiliyor. Bunun sebebi acılarının büyüklüğü mü, özgüvenleri mi, arkadaş çevrelerinden aldıkları cesaret mi, bilgiye daha kolay ulaşıyor olmaları mı tam bilememekle beraber hepsinden biraz olabilir.
Çocuğunuz tarafından sorgulanmaya, geçmişin hesabını vermeye, yüzleşmeye hazır mısınız?
Neden yeterli ilgi, algaka, sevgi göstermediğinizi,
Neden onu ihmal ettiğinizi,
Neden ona güven vermediğinizi, değer vermediğinizi,
Neden ihtiyaçlarını karşılamadığınızı,
Neden kardeşiyle arasında adil davranmadığınızı,
Neden ona devamlı, kızıp bağırdığınızı,
Neden kararlarına saygı duymadığınızı,
Neden baskı ve şiddet uyguladığınızı,
Neden tehdit, kıyaslama yaptığınızı,
Neden hor görüp, alaycı bir yaklaşım sergilediğinizi,
Neden doğru rol model olmadığınızı,
Neden kötü alışkanlıklarınızı onun yanında yaptığınızı,
Neden kararlarına saygı duymadığınızı,
Neden başarılarını desteklemediğinizi,
Neden koruyup, kollamadığınızı,
Neden aile bütünlüğünü, huzurunu sağlamadığınızı,
Neden eşinize kötü davrandığınızı,
Neden kişisel ve ailevi problemleri çözmek için mücadele etmediğinizi,
Neden mutsuzluğunuzu, huzursuzluğunuzu, korkularınızı, kaygılarınızı, endişelerinizi ona aktardığınızı, vb... onlarca soruyla karşı karşıya kalabilirsiniz.
Peki o gün gelmeden bugün eğer farkında olmadan, istemeden yapmış olduğunuz ne varsa düzeltmek daha akıllıca olmaz mı? Acaba çocuk yetiştirirken nerede hata yapıyorum, yanlışlarım, doğrularım neler diye gözden geçiriyor muyuz? Anne ve babamızın bizi yetiştirdiği modelin doğru olup olmadığını sorguluyor muyuz? Yanlışsa bu modelin alternatifinin ne olduğunu araştırıyor muyuz? Anne ve babam gibi çocuklarımı yetiştirmeyeceğim derken, ifrat veya tefrite kaçıp daha kötü sonuçları olacak şekilde mi yetiştiriyorum?
Yarın çocuğumuzun karşısında mahcup olmamak, anlatamayacağımız, ifade edemeyeceğimiz, kem küm edeceğimiz durumlar olduğunda vicdanımıza ne diyeceğiz? Kendimizi suçlayacak mıyız, affedebilecek miyiz? Kendi iç dünyamızda hesaplaşmamızı yaparken, yüzünüze söylenenlerin altında ezilirken, çocuğunuzdan özür dileyebilecek miyiz? Pişmanlığımızı ifade edebilecek miyiz? Her şeyden önemlisi çocuğumuz bizi affedip, geçmişiyle yüzleşip, geleceğe emin adımlarla yürüyebilecek mi?
Yoksa bize olan kızgınlığı nedeniyle, bastıramadığı öfkesi nedeniyle yanlışı yanlışla mı temizleyecek? Bizi üzmek için nerede yanlış varsa onları mı yapacak? Sizin karşınıza geçip deist, ateist mi oldum diyecek? Ya da benim cinsel kimliğim bu değil mi diyecek? Sırf bize inat olsun diye, sigara, içki, uyuşturucuya mı başlayacak? Bizden dolayı, neyin bedelini ödeyecek?
Yazacaklarım sadece sizlere değil aynı zamanda kendime de bir iç muhasebe yazısıdır. Bu muhasebeyi yapmazsak, neslimiz, nesillerimiz hebâ olabilir. Yaşadıklarımızı önce kendimizle, sonra ailemizle eğer çözümleyemiyorsak sonra bir uzmanla çözmenin gayretinde olmalıyız.
Çocuklarımızla Hal/Helalleşebilmek -2
Evliliğin, aile olmanın en güzel taraflarından bir tanesi de çocuk sahibi olmaktır. Bir canlının dünyaya gelmesine vesile olmak, onu yetiştirmek, büyütmek, eğitmek birçok zorlukları barındırsa da, bu zorluklara insanoğlu aile müessesinin kutsiyeti ile seve seve katlanmaktadır. Anne ve babalık inancımız, kültürümüz, değerlerimize göre kutsaldır. Onlara ne yapsak hakları ödenmez ancak anne ve babalar eğer çocuk yetiştirirken yapmış oldukları vahim hataların, ihmal ve istismarların bir bedeli olacağını, onlarında gün gelince bunun hesabını soracakları ve çocukları ile helalleşmeleri gerektiğini bilmeleri gerekir. Kim olursa olsun vermiş olduğu zararın maddi ve manevi sorumluluğu altındadır.
Evlilik geçim sanatı, ebeveynlik yetiştirme sanatıdır. Çocukları ilmek ilmek işlemeyi bilirsen karşımıza iyi bir evlat, iyi bir insan çıkar, şayet işlemeyi bilmezsen kendisine, ailesine, topluma zarar veren biri olup çıkar. İlmek ilmek işlemekten kastımız dozajında çocuğumuza ilgi, sevgi verebilmek, merhametle bakabilmek, fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilmek, problemleri olduğunda çözmek için yardımcı olmak, eğitim hayatını desteklemek ve huzurlu bir aile ortamında orta yolu takip ederek büyütmektir. Bunun için çocuk yetiştirme modelimizin, çocuğumuzun psikolojisini zehirleyip, zehirlemediğini kontrol etmemiz gerekmektedir.
Otoriter ve Baskıcı Aile Modeline sahipsek, çocuğu disiplin etmek adına, hoşgörüsüz, katı ve sert bir disiplin uygularız. İstediklerinin yapılmaması durumunda, çocuğa sözlü ve fiziki şiddet uygularız. Bu aile modelinde, çocuk aileye bağımlı hale gelir ve zayıf ilişkilere sahip olma ihtimali yüksektir. Çocuk her hareketine karışıldığı için özgüveni gelişmez, çocuk devamlı tedirgin ve streslidir. Çocuk pasif, silik, çekingen ve kolay etki altında kalan bir yapıya bürünür. Sürekli eleştirilme veya şiddet çocuğun ruhsal yapısını bozar. Başkalarının kontrolüne çok çabuk bir şekilde girebilirler, bundan dolayı dıştan denetimlidirler. Kendi başlarına karar veremezler.
İlgisiz, Kayıtsız Aile Modelinde çocuk yetiştiriyorsanız, çocuğa yeterince ilgi ve sevgi verilmez, çocuğun ihtiyaçlarını önemsenmez. Çocuğun sorumluluklarından hep bir kaçınma vardır. Çocukta bunun yansımaları, sıkıntılar karşısında dayanaksız ve çaresiz kalıp, kolayca ağlamaya başlar. Arkadaşları ile uyumsuz ve kavgacı olabilir. Sessiz, kurallara uyan bir çocuk görüntüsü çizse bile, isyan bayrağını göndere çekip, isyankâr davranışlarda bulunabilir. Sevgi ve ilgi ihtiyacı karşılanmaması nedeniyle, anne babasının dikkatini çekmek için zamanla olumsuz, sıradışı davranışlar gösterirler. Arkadaş ortamlarında, davranış bozuklukları sergileyebilir. Aile çocuğa rol model olamadığı için çocuk kendine başka rol modeller seçer. Bilhassa ergenlik süreçlerine doğru, çocuk vaktinin tümünü dış çevreyle geçirmeye çalışabilir. Genç yaşta çocuk zararlı alışkanlıklar edinmeye meyilli olma ihtimali yüksektir.
Aşırı Koruyucu, Fanus ve Helikopter aile modelinde çocuk yetiştiriyorsak, çocuğa gereğinden fazla özen gösterilir, her şeyi kontrol edilmeye çalışılır. Özellikle anneler bu tip tavır sergiler ama babalarda annenin baskısı ile bu yaklaşımı destekleyebilirler. Çocuğa zarar geleceği düşüncesi ile adeta cam fanus içinde büyütülür. Aşırı koruyup, kollanan, etrafında helikopter gibi pervane olunan çocuk bilhassa anneye aşırı bağımlı olur, özgüveni gelişmez. İleri yaşlarda, anne – baba olmadığı taktirde, bu sefer başkalarına bağlanmak isteyecektir. Çocukluğundan itibaren bağımsız hareket edemez haline gelir, okul ortamlarından, iş ortamlarında hep birilerine bağımlı olarak hareket eder. Çocuk anne babasından ayrı kalamaz, evliliğinde bile sürekli anne babasının yanında olmasını ister. Çocuğun sosyal gelişimi zedelenir, aşırı duygusal, kırılgan olur. Toplum içinde kendi başına iş yapma, karar alma cesaretini bulamaz. Anne babanın aşırı koruyuculuğu, çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da etkiler.
Dengesiz - Tutarsız - Müsamâhakar aile çocuğun davranışlarına, eğitimine anne ve babanın bakış açıları birbirinden farklı olup, kararsız ve tutarsız hareket ederler. Çocuk anne ve baba arasındaki farklı yaklaşımlardan dolayı kime göre ve nasıl hareket edeceğini bilemez. Bu modelde yetişen çocuk inatçı, asi ve hırçın olabileceği gibi içine kapalı ve pısırıkta olabilir. Çocuk anne veya babadan birisine çok yaklaşırken diğerinden uzaklaşabilir. Çocukta yalan söyleme gibi davranış bozuklukları başlama ihtimali yüksek olup, tutarsız, kaygılı ve güvensiz bir kişilik sergileyebilirler. İlerleyen yaşlarda, çevresindeki insanlara güvenmekte zorluk yaşarken, olayları çözümlemede, karar vermede güçlük yaşayabilirler.
Mükemmeliyetçi aile yaklaşımı ile çocuk büyütüyorsak, bu tutumu benimseyen anne babalar çocuklarını akademik, sosyal, sanatsal ve sportif her alanda kusursuz olmasını beklerler. Kendilerinin gerçekleştiremediği şeyleri, çocuklarının gerçekleştirmesini beklerler. Çocuk, başarılı olmak, kendini ailesine ispat etmek adına çocukluğunu yaşayamaz. Aşırı titiz ya da tam tersi dağınık çocuklardır. Hep daha fazlası istendiği ve eleştirildiği için kendilerine güvenleri yoktur. Başarısızlığa uğradıklarında kolayca hayal kırıklığı yaşarlar. Yanlış yapmaktan korkarlar ve hep en iyisi olmaya çalışırlar. Kendileri ve kurallar arasına sıkıştıkları için sürekli bir iç çatışma içindedirler. Aileden gelen baskı yüzünden, kendinden taviz vererek aileyi mutlu etmeye çalışırlar ve bu yüzden mutlu olamazlar. Kendi hayalleri ve hedeflerine doğru hareket edemezler. Çocukluktan itibaren hemen hemen tüm önemli kararlar aile tarafından alınan çocuk, ergenlikte ve yetişkinlikte üniversite, evlilik gibi kararları da isteyerek veya istemeyerek aileye bırakmak durumunda kalır.
Aşırı hoşgörülü bir ailede ise çocuğun yaptığı her şey hoş görülür ve çocuk aşırı özgür bırakılır. Çocuğa neyi yapıp neyi yapmaması gerektiği anlatılmaz. Hiçbir zaman kesin kurallar belirtilmez. Çocuğun tüm aşırılıklarına, yaramazlıklarına bile serbestlik tanınır. Kuralsız bir ev yaşamından sonra, çocuk okul kurallarına uyum sağlamakta zorlanır. Şımarık tavırları nedeniyle, arkadaşlarıyla oyun oynamakta zorlanır. Oyun içerisinde devamlı problem çıkardığı için arkadaşları tarafından dışlanır. Çocuk tamamen haz odaklı, maddiyatçı bir yaklaşım ile yetiştirilir ve aile çocuk her ne isterse alırlar, ne isterse verirler. Onu mutlu etmek ve ağlamaması için her şeyi yaparlar. Çocuk bir süre sonra anne babasını denetimi altına alır, isteklerini ajitasyon, tehdit uygulayarak yaptırma eğilimi yüksektir. Her isteklerini yaptırmayı alışkanlık haline geldiği için zamanla kural tanımazlar. Eleştiriye açık olmadıkları için kendilerini geliştiremezler. Devamlı birilerinden hizmet beklerler. Herkese tahakküm kurmaya çalışırlar. Şımarık, bencil, kırılgan, sabırsız ve saygısız olurlar. Her istediğini elde ettikleri için belli bir süre sonra doyumsuzluk yaşamaya başlarlar. Sosyal ortama girdiklerinde ve her dediklerinin olmadığını gördüklerinde hayal kırıklığına uğrar, kendi kabuklarına çekilebilir. Toplum tarafından dışlandıkları için asosyal ya da agresif olabilirler.
Çocuk yetiştirme modelimiz şayet bunlardan bir tanesi ise çocuğumuzu yavaş yavaş zehirliyoruz demektir. Bunların neticesinde çocuk ileride psikolojik birçok sorun yaşayacak demektir. İyilik yapıyoruz düşüncesi ile çocuklarımıza kötülük yapıyor olabiliriz. Ve bunun bedelleri ağır olabilir…