Çocuk okula gidinceye kadar tüm dünyası anne-babasıdır. Anne baba çocukla ne kadar ilgilenir ne kadar onun dünyasını şekillendirirse çocuğun deneyimleri o ölçekte gelişir. Ancak belli bir süreçten sonra, çocuğun desteklenmesi, eğitimi için anne-baba yeterli olamamaya başlamaktadır. Bu noktada, çocuğun eğitimi için okul öncesi kurumları (Kreş, Gündüz Bakımevi, Anaokulu) devreye girmektedir. Eğitimin ilk basamağını oluşturan okul öncesi eğitim, gömleğin ilk düğmesidir ve bunun doğru iliklenmesi gerekir.
Çocukların okula ve hayata hazırlanması açısından, okul öncesinin önemi neredeyse, üniversite kadar önem arz etmektedir. Uzmanlar çocukların bu dönemdeki kazanımların, becerilerin eğitimlerini ve hayatlarını etkilediğini belirtmektedirler. Okul öncesi eğitimin çocukların akademik başarısını birçok bilimsel araştırma ile ortaya konmaktadır. Oxford Üniversitesi'nde 3 bin çocuk üzerine yapılan inceleme, okul öncesi eğitim alan çocukların, almayanlara kıyasla daha yüksek oranda akademik kariyer seçtiğini gösteriyor. Araştırmamız, bir çocuğun evde beş yaşın altındayken edindiği eğitim deneyiminin daha sonra edineceği akademik başarılar için gerçekten de önemli olduğunu gösteriyor. Ne yazık ki, tüm çocuklar ailelerinden aynı desteği alamıyorlar ve bu da okul öncesi eğitimi çocuklar için özellikle önemli kılıyor.
3 yaşına kadar bir çocuğun beyni bir yetişkinden 2,5 kat fazla çalışır, 6 yaşına kadar bir profesörden 2 kat hızlıdır. Yapılan tüm uluslararası araştırmalar ve uygulanan testler göstermektedir ki 0-6 yaş grubunda, gelişim düzeyinde okul öncesi eğitimi almış çocukların, akademik programlarda eğitim almış olanlara göre 1. sınıf başarı düzeyleri daha yüksektir ve okuma yazmaya daha hızlı geçmektedirler. Çocukta zekâ gelişiminin %70’lik kısmı 7 yaşına kadar tamamlanır ve öğrenme becerisi okul öncesi dönemindeki yaşlarda gelişiyor. Yapılan araştırmalarla, erken çocukluk yıllarında kazanılan davranışların büyük bir kısmı yetişkinlik döneminde bireyin; tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendirmektedir. Kişiliğin temellerinin atıldığı bu dönemde çocuğun sağlık, bakım ve beslenme gibi gereksinimleri karşılanırken, aile ve yakın çevresi ile kuracağı olumlu duygusal bağlar, onun etkin birey olması sürecindeki vazgeçilmezidir.
Dünyaya geldiği andan itibaren gelişim alanı genel olarak ev olan çocuk bu aşamada özbakım becerileri, psikomotor gelişimleri, konuşma becerileri gibi temel kazanımları elde eder. Ev ortamından nispeten sınırlı uyaranlar bulunduğu bir ortam çocuğu çok fazla geliştirmez. Birçok farklı deneyimi elde edebilmesi ve çocuğun dış dünyaya açılması için okul öncesi bir basamaktır.
Okul öncesi eğitim çocuğu okula ve hayata hazırlar. Çocuklar okul öncesi eğitim ile sosyal, duygusal fiziksel ve zihinsel birçok beceriyi oyunlarla, etkinliklerle kazanır ve geliştirirler.
Çocuk okul öncesine giderek öncelikle düzen öğrenir. Her gün aynı rutin faaliyetleri düzenli olarak yapar. Bu ev yaşamında da düzen sağlar.
Paylaşmayı, sıra beklemeyi, kurallara uymayı, karşılıklı konuşmayı, oyun kurmayı, yaşıtları ile çıkan çatışmaları çözmeyi, kendini korumayı ve iletişim kurmayı öğrenir.
Ebeveynlerinden evden ayrı kalmayı başarınca, duygusal olarak gelişir, kendine olan güveni artar.
Giyinme, yemek, uyku, tuvalet gibi özbakım becerilerini kazanır. İhtiyaçlarını kendisi gördükçe başarı duygusu artar.
Okul öncesi dönemde değerler eğitimi ile verilen ahlaki değerler, yetişkin yıllarında bireylerin, toplumun ahlaki kurallarına uygun davranışlar göstermesini sağlamaktadır.
Okul öncesinde, kesme, yapıştırma, boyama, kalem kullanma, oyun hamuru gibi faaliyetlerin düzenli olarak yapılması çocukların ince motor becerilerini geliştirir.
Ayrıca koşma, zıplama, fırlatma, tırmanma gibi faaliyetlerle de kaba motor fonksiyonlarını kullanır ve geliştirir.
Okul öncesinde nesneleri eşleştirme, sınıflandırma, ölçme, gözlem yapma ve fikirler üretme gibi çeşitli faaliyetler çocuğun matematik ve bilişsel olarak gelişmesini sağlar.
Okul ortamında çocuğun konuşma ihtiyacının oluşması ve öğrenme kapasitesi ile dili kullanma becerileri gelişir.
Kitapları incelemek, boyama ve çizimler yapmak, arkadaşlarına mektup yazmak gibi faaliyetler de dikkat ve konsantrasyonun artmasına ve erken okuma ve yazma yetilerinin gelişmesine yardımcı olur.
Anne-babası dışında öğretmeni ve okuldaki arkadaşları hayatında önemli olmaya başlarlar. Başka insanlarla ilişki kurmayı ve sürdürmeyi öğrenir.
Evde anne-babasına naz yapan çocuk, abur cuburla beslenirken, okulda beslenme alışkanlıkları düzene girer.
Çocuk arkadaşları ile aynı ortamda bulunarak, bireysel yaşamın haricinde grup halinde hareket edebilmeyi öğrenir.
Dikkat eksikliği sorunu ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken fark edilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.
Drama, taklit, hikâye, masallarla çocuğun hayal dünyası gelişir. Farklı etkinliklerle çocuğun yaratıcı yönlerini ve ilgi alanlarını ortaya çıkarmak açısından okul öncesi önem taşır.
Yaşayarak, deneyerek öğrenme fırsatı elde eder. Her tür bilgi, grupla etkileşim halinde öğretilmektedir. Grup içerisinde hareket etmeyi öğrenir.
Okul öncesi eğitimin amacı çocuklarda öğrenmeye ilgi uyandırmak ve çocuğun varolan yeteneklerini görünür kılmaktır. Okul öncesi eğitiminde çocukların gelişimi birçok yönden ele alınır. Sosyal, duygusal ve bilişsel becerilerin gelişimi için yapılan bu çalışmalar ile çocuk ilkokula ve hayata hazır hale gelir. Okul öncesinde yapılan etkinlik ve faaliyetler ile çocuklar kendini tanımaya ve yeteneklerini keşfetmeye başlar.
Okul öncesi dönemde çocuklar ilk defa anneden, evden, çalışan bir aile ise bakıcıdan ve büyükanneden ayrılıp yeni bir ortama girerler. Yeni aile modellerimiz ve yaşam tarzlarımız nedeniyle çocukların, çocuklarla buluşma ortamı eskiye göre çok azalmıştır. Çocuklar hep yetişkinlerle beraber büyümektedir. Yetişkinlerin yetişemediği noktada ise televizyon, tablet, telefon üçgeni büyütmektedir. Böyle olunca çocukların akranlarıyla iletişim kurması, sosyalleşmesi mümkün olmamaktadır.
Çocuklar misafirlikte veya parkta ara ara gördüğü arkadaşlardan ziyade okul öncesi dönemde gittiği kreş, gündüz bakımevi veya anaokulunda düzenli olarak arkadaşlarını görmesiyle birlikte sosyalleşme evresi başlar. İlk defa akranlarıyla buluşan çocuk yeterli derecede sosyalleşmediyse hırçınlıkları olabilir, oyuncaklarını paylaşmayı istemeyebilir. Çocuk ilk etapta zorlansa bile arkadaşlarıyla zamanla iletişime geçer, oyun oynar, iş birliği yapar ve paylaşım içinde olmaya başlar. Ayrıca arkadaşlarıyla çatışmaları ve ilişkilerinde ortaya çıkan sorunları çözümlemeyi, kendini nasıl ve ne zaman koruyacağını ve diğer çocukların hakkına saygı duymayı da öğrenirler. Evde, dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünen çocuk, okula başladığında böyle olmadığını fark eder.
Ebeveynleri tarafından devamlı korunan, fiziksel hareketlilikleri kısıtlanan veya gelişimi yavaş olan çocukların hareketlilikleri kısıtlı olabilir. Okul öncesine giden bir çocuğun psikomotor gelişimleri (ince motor, kaba motor) hızlanır. Eğer psikomotor gelişimi geri ise yapılan çalışmalar ile akranlarına yetişir. Yapılan ince motor çalışmaları ile parmak kasları gelişir, kalem tutmayı, resim yapmayı, makas tutmayı ve kesmeyi rahat yapabilir hale gelir. Kaba motor çalışmaları veya jimnastik dersleri ile çocuk koşma, düzgün takılmadan yürüme, tırmanma gibi psikomotor gelişimleri desteklenir. Böylelikle çocuk ilkokula hazır hale gelir. Okulda akranlarından geri kalmaz.
Çocukların ev ortamında birçok ihtiyacı ebeveynleri tarafından görülmekte, zarar görebileceği endişesiyle hareketleri kısıtlanmakta ve bazende kendini ifade etme fırsatları bulamamaktadır. Kısıtlanan çocuk okul öncesi dönemde özbakım becerilerinden, dil gelişimine, bilişsel gelişimden, psikomotor gelişimlerine kadar birçok alan gelişimi ile kendi ihtiyaçlarını görmeyi, kendini ifade edebilmeyi başarır. Okulda yapılan eğitimlerin neticesinde çocuk kendine güvenmeye başlar ve bağımsızlık duygusu gelişir. Utangaç, sıkılgan çocuklar bile kendilerine verilen fırsatlar neticesinde rahatlar, kendini ifade etmeye, sosyalleşmeye başlar. Özgüveni yüksek olan çocuk kendisini önemli, değerli, yetenekli ve başarılı biri olarak algılar.
Çevresinde çocukların olmadığı, her türlü ihtiyacının anında yetişkinler tarafından karşılandığı bir ortamda çocuğun dil gelişimi yeterli ölçüde gelişmez. Ebeveynleri tarafından, gak demeden yemeği, guk demeden suyu verilir. Sabahtan akşama kadar televizyon ile tek yönlü iletişimi olan çocuk konuşma ihtiyacı hissetmez. Böyle bir ortamda yetişen çocuğun konuşması beklenemez. Bazı aileler annesi veya babası da böyle geç konuştu diyerek çocuğu ihmal edebilmektedirler.
Yaşı geçmesine rağmen, konuşamayan çocuklar için, fiziksel bir sıkıntı olmadığı taktirde, uzmanlar tarafından kreş ve anaokullarına gitmesi tavsiye edilmektedir. Bu durumda olan çocuklar, farklı bir sıkıntısı, travması yoksa, kelime haznelerinin gelişimiyle hızlı bir gelişim göstererek konuşmaya başlamaktadır. Çocuk, kreş veya anaokuluna gittiği zaman, oyunlarda ve etkinliklerde istediklerini elde edebilmek için konuşma ihtiyacı hisseder. Kendisini ifade etmeye çalışır. Farklı ülkelerden gelen çocuklar bile, kısa zamanda hiç bilmediği bir ülkenin dilini öğrenebilmektedir.
Çocuklar okul öncesinde aldıkları iyi bir eğitim ile gelecek iyi bir insan olmanın temellerini kazanırlar. İyilik yapmak, cömert olmak, paylaşmak, merhametli olmak, adil olmak gibi birçok temel değerleri, erdemleri bu dönemde kazanırlar. Değerlerini, erdemlerini bu dönemde öğrenen, benimseyen, uygulayan çocuk, ömrünün nihayetinde kadar bunlara göre yaşar.
Yeni nesil çocuklar istediği zaman yemek yemeleri, abur cuburla beslenmeleri nedeniyle beslenme alışkanlıkları sıkıntılıdır. Temel besin maddelerinin çoğunun tadına bile bakmayan, tek yönlü beslenen, akranlarına göre hala kendi başına yemek yiyemeyen çocuklar çok fazladır. Yemek düzenini oturtamayan aileler, çocukların okulda yedikleri yemeklere inanamaktadırlar.
Çocuklar gün boyunca enerjilerini sarf edip acıkmaları, düzenli bir ortam, kurallara uyma ve akranlarının yediğini görmesi ile birlikte beslenme alışkanlıkları düzelmektedir.
Dikkat eksikliği sorunu, hiperaktivite problemi ve öğrenme güçlüğü olan çocukların erken farkedilmesi ve okula başlamadan gerekli önlemlerin alınmasını sağlar.
Okul öncesi eğitimi alan ve almayan ilköğretim birinci sınıf öğrencilerinin uyum düzeylerinin ve başarılarının karşılaştırıldığı araştırmanın sonuçlarına bakıldığında okul öncesi eğitim almış çocuklarının farkı yüksek çıkmıştır. Çocuğu okula ve hayata hazırlayan okul öncesi eğitim çocuğun var olan potansiyelinin ortaya çıkması, hazırlanması açısından önem arzetmektedir.
İlkokulda kalabalık sınıflar içerisinde kaybolan, desteklenemeyen öğrenciler, okul öncesi ile hazır olunuşluk seviyesi ile daha uyumlu ve mutlu olabilmektedirler. Bunun için çocuklarımızı okul öncesi eğitimden mahrum bırakmayalım. İmkanlar çerçevesi içerisinde ne kadar erken başlatabilirsek, o kadar faydalı olacağını unutmayalım.